dünya is. (dünya:) 1.
gök b. Güneşe yakınlık bakımından üçüncü gezegen, yer, yerküre, yer yuvarı, yer yuvarlağı, acun. 2. Dış, çevre, ortam:
"Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş." -H. C. Yalçın. 3. İnançları bir olan ülke veya insanlar topluluğu:
Batı dünyası. Doğu dünyası. 4. Meslek veya iş birliği içinde bulunma, camia:
Ressamlar dünyasında onun yeri ayrıdır. 5.
zm. Elgün, herkes. 6.
mec. Duygu, düşünce ve hayal âlemi:
"Köprüye kadar kendi dünyaları içinde ne tatlı, ne özlü konuşurlardı." -Y. Z. Ortaç.
ülke is. 1. Bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü, diyar, memleket:
"Artık vatan toprağı, Rumeli'deki hudutlarından Anadolu'daki hudutlarına kadar yekpare bir ülke olmuştur." -Y. K. Beyatlı. 2. Devlet:
"Vicdan hürriyetine riayet eden tek ülke Osmanlı İmparatorluğu idi." -F. R. Atay. 3. Herhangi bir özelliği yönünden düşünülen bölge:
"Dünyanın gelişmiş, gelişmemiş ülkelerini tek tek geziyorum." -H. Taner.
yurt is. 1. Bir halkın üzerinde yaşadığı, kültürünü oluşturduğu toprak parçası, vatan:
Türk yurduna Türkiye denir. 2. Memleket:
"Gerideki yurdunu on beş günden fazla boş bırakmak istemez." -F. R. Atay. 3. Bakıma ve barınmaya muhtaç bir grup insanın oturduğu, yetiştirildiği veya bakıldığı kurum:
Güçsüzler yurdu. 4. Göçebe Türklerin oturduğu çadır. 5. Öğrencilerin kaldığı, barındığı yer. 6.
mec. Diyar:
Bu köy pehlivanlar yurdudur. 7.
mec. Bir şeyin ilk veya çok yetiştirildiği yer, vatan. 8.
hlk. Yörüklerin yazın veya kışın oturdukları yer. 9.
esk. Sahip olunan arazi, emlak.