Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

tutunmak ne demek?

 - 5 sözlük, 8 sonuç.

Divanü Lügati't-Türk

tutunmak anlamı
tutulmak, edinmek, tutmak, yalnız başına tutmak, tutuşmak
tutunmak anlamı
duman tütmek

Güncel Türkçe Sözlük

tutunmak anlamı
(-e) 1. Tutup bırakmamak, dayanmak, sarılmak veya asılmak: "Evinin bahçesinin kapısını açtım ve kapanmayan panjurlarına tutunarak odasına girdim." -M. Ş. Esendal. 2. (nsz) Aynı yerde ve durumda kalmak, direnmek, dayanmak: Düşman ordusu ordumuz karşısında tutunamadı. 3. (nsz) Kendini kabul ettirmek, kendine bir yer sağlamak: "Hafif peltek, bozuk diksiyonuyla tiyatroda tutunamazdı." -N. Cumalı. 4. (nsz) Kendi üzerine koymak, kullanmak: Yaşmak tutunmak. Sülük tutunmak.

Tarama Sözlüğü

tutunmak anlamı
bakınız» dutunmak.

Türkçe - İngilizce

tutunmak anlamı
fiil
1) cling
2) hold on to
3) hang on
4) get a grip
5) catch
6) fasten on
kelime öbeği
1) get a toe-hold

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

tutunmak anlamı
Dayanmak, sığınmak.

Hacıilyas *Koyulhisar -Sivas

tutunmak anlamı
Sarınmak, giyinmek : Üstünde tutunacak elbisesi yok.

*Merzifon veköyleri -Amasya
-Gaziantep

tutunmak anlamı
Bir işte tutunmak

Uşak

tutunmak eş anlamlısı

çıkışmak
(-e) 1. Bir kimseye hoşa gitmeyen bir davranışından dolayı sert sözler söylemek, azarlamak: "Ben de ona bile bile sert çıkıştım" -A. Kabaklı. 2. (nsz) Yeter olmak, yetmek: Param çıkışmadığı için arkadaşımdan borç aldım.
dayanmak
(-e) 1. Bir yere yaslanmak, kendini dayamak: "Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor." -M. Ş. Esendal. 2. Bir şeyin üzerinde kurulmuş olmak. 3. mec. Zarar görmemek, varlığını korumak, hasar görmemek: Bu gemi fırtınaya iyi dayanır. 4. mec. Varmak, ulaşmak: "Bu haber ortalığa yayılır yayılmaz banknotlarını kapan bankaya dayanıyor." -Y. Z. Ortaç. 5. mec. Bütün gücünü kullanarak bir işi yapmak: "İki genç, kırarcasına küreklere dayandılar." -Halikarnas Balıkçısı. 6. mec. Bir iş sonunda birinin veya bir şeyin üzerinde kalmak: Bu proje sonunda bize dayanacak. 7. mec. Birinden, bir şeyden güç almak, güvenmek, istinat etmek: "Laikliği korumak için kanun kuvvetine mi, eğitim ve telkin kuvvetine mi dayanmalıyız?" -F. R. Atay. 8. (nsz) mec. Uzun süre kullanılmaya uygun olmak: Bu kumaş çok dayandı. 9. (nsz) mec. Tutunmak, karşı durmak, karşı koymak, mukavemet etmek: "Merkezde Akhisar'ın, Bergama'nın da henüz dayandığını öğrendiler." -N. Cumalı. 10. (nsz) Yetişmek, yeter olmak. 11. (nsz) mec. Güç bir duruma katlanmak, çekmek, sabretmek, tahammül etmek: "Kazılmış mezarın önüne geldiklerinde daha fazla dayanamayıp oracığa çöktü." -İ. O. Anar.
direnmek
(nsz) Herhangi bir düşüncede, bir istekte veya bir durumda ayak diremek, inat etmek, ısrar etmek, taannüt etmek: "Çantayı almak isterlerse sakın direnme, ver." -T. Buğra.
kullanmak
(-i) 1. Bir şeyden belli bir amaçla yararlanmak: "Parmaklarının arasındaki mendili eskiyinceye kadar kullandığın hiç oldu mu?" -H. C. Yalçın. 2. Bir kimseyi bir hizmette bulundurmak, çalıştırmak: "Siz analarımızı nasıl esir gibi kullandınızsa biz de sizi öyle kullanacağız." -H. E. Adıvar. 3. İşletmek, değerlendirmek: Parasını ticarette kullanmak. 4. (nsz) Giymek, takmak: Hiç yağmurluk kullanmazdı. 5. (nsz) Sigara, içki vb. şeylere alışmış olmak, içmek. 6. (nsz) Kelimeyi yazmak, söylemek: "Lakırtılarında çok kere çifter çifter kelimeler kullanırdı ki bunlar bazen manayı değiştirir." -A. Ş. Hisar. 7. Harcamak, sarf etmek: "Sattıkları küpenin parasını çok idareli kullanıyorlardı." -P. Safa. 8. Amacına ulaşmak için birinden veya bir şeyden yararlanmak, onu amacına alet etmek, sömürmek, istismar etmek: "Hâlbuki onlar, işte bu saflığı istismar ediyorlar. Bütün düşünceleri seni kullanmak, o kadar!" -A. İlhan. 9. Araç veya aleti işletmek, yönetmek: "Nitekim çocuklarımın bile kullandıkları hesap makineleri, bunların küçük modelleridir." -B. Felek. 10. mec. Bir şeyin gereklerini yerine getirmek.
sataşmak
(-e) 1. Bir kimseyi rahatsız edecek davranışta bulunmak, musallat olmak: "Edepsiz bir sarhoş, eskiden tanıdığı bir kadına sataşıyor." -N. Cumalı. 2. Sarkıntılık etmek: "Ne münasebet, gider de komşunun hizmetçi kızına sataşırsın!" -M. Ş. Esendal.

"tutunmak" için örnek kullanımlar

Adem Kırca bey bize, hayata tutunmak isteyen insanların olduğunu söyledi.
Mr. Adam Kirca us, people who want to cling to life, he said.
Kaynak: giresungazete.net
Beşiktaş da lige tutunmak için aynı bizim gibi düşünecek.
Besiktas think just like us to hold onto the league.
Kaynak: spor.haberturk.com
Caterham'ın amacı artık orta sıralarda tutunmak olacak.
The purpose of Caterham'ın will no longer cling to the middle row.
Kaynak: tr.eurosport.com
İtalyanlar 14 gün boyunca ırmağı aşıp karşı tepelerde tutunmak için çaba gösterdiyse de her defasında geri püskürtüldüler. 18 Temmuz - 3
Kaynak: Isonzo Muharebeleri
yaratıcısını keyfedip tanımak, hayata güzel ahlakla tutunmak ve temiz bir kişilikle ve başarıyla hayatın sonuna ulaşmak” şeklinde tanımlıyor.
Kaynak: Sonsuzluk Yolculuğu
Asalak bitki, komşusu olan bitkiye saplarıyla tutunmak zorundadır. Destek alacağı böyle bir bitkileri dikkatle arar, bulur. Topraktan
Kaynak: Küsküt
Issız adadaki zorunlu tatilleri, sadece hayatta kalabilmek için birbirlerine tutunmak zorunda olduklarını öğreten bir sınav süreci
Kaynak: İki Yıl Okul Tatili
Bütün maymunların arasında tutunmak için kullanılan kuyruk geliştirmiş türler sırf bu grupta bulunur. Yayılım: Yeni Dünya maymunlarına
Kaynak: Yeni Dünya maymunları
Manuel Uribe yatalak duruma geldikten sonra hayatını oldukça geniş etrafı tutunmak için tek sıra demirlerle çevrili bir yatakta yaşamaya
Kaynak: Manuel Uribe
Hayata tutunmak istiyorsanız acele etseniz iyi olur. Günümüzün mesajı bu. Ancak temel ihtiyaçlarımızın asla değişmediği herkese
Kaynak: Yavaş Hareketi

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.