esirgeme is. Esirgemek işi, koruma, himaye, vikaye.
himaye is. (hima:ye) 1. Koruma, gözetme, esirgeme, koruyuculuk, gözetim:
"Henüz ana himayesine ne kadar muhtaç olduğunu görüyorum." -Y. Z. Ortaç. 2. Kayırma, elinden tutma.
koruma is. 1. Korumak işi. 2. Can güvenliğinin tehlikede olduğu düşünülen bir kimseyi saldırılardan korumak üzere görevlendirilmiş kişi, koruma görevlisi. 3.
ekon. Bankacılık alanında, bir malda veya bir menkulde gelecekte ortaya çıkacak fiyat değişikliklerine karşı korunmak amacıyla vadeli bir sözleşme yapılması.
siper is. 1. Korunulacak, arkasına, altına veya içine girerek saklanılacak yer. 2. Yağmur, güneş ve rüzgârın etkilemediği gizli, kuytu yer, dulda:
"Pencereden güneş yahut rüzgâr gelirse şu siper köşeye kaçacak." -R. H. Karay. 3. Güneş ve yağmurun etkisinden korunmak amacıyla şapka, kasket vb.nin önüne yapılan çıkıntı, siperlik:
"Sabahtan beri çektiği şaraplarla epeyce başı dönen meşhur kumandan tolgasının siperini geri itti." -Ö. Seyfettin. 4.
ask. Askerlerin savaşta vurulmamaları ve rahat ateş edebilmeleri için kazılmış, üstü açık hendek:
"Ateş yağmuru ikinci kat siperleri geçti." -A. Gündüz. 5.
sf. Kuytu, korunulabilen:
Burası siper bir yerdir. yağmur is. 1. Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanı, yağar, yağış, baran, bereket, rahmet:
"İstanbul tevkifhanesinde, yedi küsur yıldır yatan, yetmiş yaşında, kalbi yağmur suyu kadar berrak ve temiz bir insan vardı." -N. F. Kısakürek. 2.
mec. Çok ve sık düşen, gelen şey. 3.
mec. Çokluk, bolluk:
Para yağmuru. Övgü yağmuru.