fikir is. 1. Düşünce:
"İşimizi, gücümüzü bırakmış olmak düşüncesini bir vazife yapmakta olduğumuz fikri susturuyordu." -M. Ş. Esendal. 2. Düşün. 3.
esk. Kuruntu.
idea is. Düşünce:
"İdea akılla algılananın en üst aşamasını yani kavramı tanımlar." -A. Erhat.
kaygı is. Üzüntü, endişe duyulan düşünce, tasa:
"Korku ve kaygıyla vücudunu dinledi." -A. İlhan.
mülahaza is. (müla:haza, l ince okunur) esk. Düşünce:
"Bu mülahazaya binaen, padişaha hitaben bir telgrafname hazırlandı." -Atatürk.
mütalaa is. (müta:laa, l ince okunur) esk. 1. Okumaya, ders çalışmaya ayrılan zaman, etüt:
"Mütalaada önüne biyoloji kitabını açmış, iki satır okuyor, beş satır dalga geçiyordu." -Ç. Altan. 2. İrdeleme, müzakere, görüş:
"Kolordu kumandanlarının fikir ve mütalaalarını bilmek, bence pek faydalı idi." -Atatürk. 3. Düşünce.
niyet is. 1. Bir şeyi yapmayı önceden isteyip düşünme, maksat:
"Ama benim asıl niyetim eski sevgilisinin adını öğrenmek." -A. Ümit. 2. Fal gibi kullanılmak amacıyla içine mâni yazılıp katlanmış veya şekerlere sarılmış kâğıt parçası. 3.
din b. Namaz kılmaya, oruç tutmaya ve abdest almaya karar verip başlama.
sıkıntı is. 1. İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet:
"İçinin sıkıntısını mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı." -P. Safa. 2. Bir bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve sürekli yorgunluk, mihnet:
"Sıkıntı ve ızdırapla sağa sola döndüm." -A. Gündüz. 3. Yokluk ve parasızlığın yol açtığı geçim darlığı:
"İhtiyarın bir para sıkıntısı içinde olduğunu o söylemeden ben keşfetmiştim." -S. F. Abasıyanık. 4. Bulunmama durumu:
"Yüklü servetini cömertçe harcamaması nedeniyle piyasada para sıkıntısı baş gösterdi." -İ. O. Anar. 5.
mec. Sorun, mesele, sendrom, problem:
"Atatürk öldüğü zaman Türkiye'nin ufak tefek sıkıntılar dışında hiçbir büyük problemi yoktu." -B. Felek.
tasa is. 1. Üzüntülü düşünce durumu, kaygı, endişe, gam:
"Gazeteleriniz sürüm tasasına kapıldılar mı hemen İstanbul'un nabzını tutarlar." -F. R. Atay. 2.
ruh b. Tatmin edici olmayan veya tedirgin eden durumların ortaya çıkmasını önleyebilmede, güvensizlik içinde bulunulduğunda duyulan tedirgin edici duygu.
tasarı is. 1. Olması veya yapılması istenen bir şeyin zihinde aldığı biçim:
"Kafamdaki hayaller ve tasarılar epeyce açık saçık şeylerdi." -H. E. Adıvar. 2.
huk. Hukuki bir işlemin, o işlemi yapmakla yetkili kurul veya organ önüne getirildiği andaki durumu, üstünde görüşme ve oylama yapılabilir durumdaki metin, layiha:
"Bütçe Kanunu tasarısı üzerine yazdığım bir yazı." -Y. K. Karaosmanoğlu.