esirgemek ne demek?
- 5 sözlük, 5 sonuç.Divanü Lügati't-Türk
esirgemek anlamı
acımak, eseflenmek
acımak, eseflenmek
Güncel Türkçe Sözlük
esirgemek anlamı
(-i, -den) 1. Korumak, himaye etmek, vikaye etmek: "Senin genç, temiz ve fedakâr ruhunu bu felaketten esirgemek isterim." -H. C. Yalçın. 2. Bir şeyi yapmaktan veya vermekten kaçınmak: "Hemşiremden esirgediğiniz şeyi ben kabul edecek kadar alçalmadım." -A. Gündüz.
(-i, -den) 1. Korumak, himaye etmek, vikaye etmek: "Senin genç, temiz ve fedakâr ruhunu bu felaketten esirgemek isterim." -H. C. Yalçın. 2. Bir şeyi yapmaktan veya vermekten kaçınmak: "Hemşiremden esirgediğiniz şeyi ben kabul edecek kadar alçalmadım." -A. Gündüz.
Tarama Sözlüğü
esirgemek anlamı
1. Korumak, himaye etmek, sıyanet etmek. 2. Acımak, merhamet etmek.
1. Korumak, himaye etmek, sıyanet etmek. 2. Acımak, merhamet etmek.
Türkçe - İngilizce
esirgemek anlamı
fiil
1) spare
2) withhold
3) grudge
4) stint
5) begrudge
fiil
1) spare
2) withhold
3) grudge
4) stint
5) begrudge
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
esirgemek anlamı
İğrenmek.
İğrenmek.
Köfünye, Larnaka -Kıbrıs
esirgemek eş anlamlısı
himaye etmek
korumak, kayırmak, gözetmek.
korumak, kayırmak, gözetmek.
korumak
(-i, -den) 1. Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek: "Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur." -O. S. Orhon. 2. Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek, himaye etmek: "Beni kendi kardeşi gibi sever, babasının hışmından korurdu." -R. Enis. 3. (-i) Tehlikeye karşı denetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek: Yurdu korumak. 4. (-i) Tehlikeli, zararlı durumları önlemek: İlaçla meyveleri korudu. 5. (-i) mec. Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek: Üstünü başını biraz korusaydın bu kadar kirlenmezdi. 6. (-i) mec. Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek: Geleneklerini koruyorlar. 7. (-i) mec. Karşılamak, denk gelmek: Bu işin geliri masrafını korumaz.
(-i, -den) 1. Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek: "Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur." -O. S. Orhon. 2. Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek, himaye etmek: "Beni kendi kardeşi gibi sever, babasının hışmından korurdu." -R. Enis. 3. (-i) Tehlikeye karşı denetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek: Yurdu korumak. 4. (-i) Tehlikeli, zararlı durumları önlemek: İlaçla meyveleri korudu. 5. (-i) mec. Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek: Üstünü başını biraz korusaydın bu kadar kirlenmezdi. 6. (-i) mec. Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek: Geleneklerini koruyorlar. 7. (-i) mec. Karşılamak, denk gelmek: Bu işin geliri masrafını korumaz.
vikaye etmek
korumak.
korumak.
"esirgemek" için örnek kullanımlar
sadece thomas alva edison un bhu seyı yarattıgından bulus yaptıgından esirgemek icin yapılan birşeydir oyle ır kısı hıc yoktur ve olmamıstır.
Kaynak: Emil Berliner
Kaynak: Emil Berliner
Yakın Kelimeler
Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
