bereket is. 1. Bolluk, gürlük, ongunluk, feyiz, feyezan:
"Çocuk gönlüm kaygılardan azade / Yüzlerde nur, ekinlerde bereket" -O. V. Kanık. 2.
hlk. Yağmur:
Bereket yağıyor. 3.
zf. İyi ki, neyse ki, iyi bir rastlantı sonucunda:
"Bereket, o sıralarda henüz bu sözü bilmiyordum." -E. Bener.
Bereketkelimesi ile birlikte "bolluk" anlamında ikileme oluşturan bir söz:
"Ucuzluklarına hayret ettiğimiz her çeşit satıcılar, o bet bereket nereye kaybolmuş?" -H. R. Gürpınar.
seylap is. (seyla:p, l ince okunur) esk. Su baskını, taşma, taşkın, feyezan.
taşkın sf. 1. Taşmış bir durumda olan. 2.
is. Su baskını, seylap, feyezan. 3.
mec. Aşırı:
"Bu yüz neşeli değil, taşkın denecek kadar mutlu idi." -T. Buğra.