bolluk is. 1. Bol olma durumu:
Eteğin belinde bir bolluk var. 2. Parasal bakımdan rahatlık:
"Hep eski bolluk zamanlarında yapılmış büyük vezir konaklarına rastlanırdı." -A. Ş. Hisar. 3. Fazlalık:
"Öteden beri dergileri kaplayan şiir bolluğundan ürkerim." -N. Cumalı. 4. Her şeyin bol olduğu yer.
feyezan is. (feyeza:nı) esk. 1. Taşma, taşkın, seylap:
"Kıranları ve zelzeleleri, feyezanları ve harpleri görmüşlerdir." -S. F. Abasıyanık. 2. Bereket.
feyiz is. 1. Verimlilik, gürlük, ongunluk, bereket. 2. Artma, çoğalma. 3. İlerleme, kültürel gelişme, olgunluk:
"Bu hayırlı teşebbüsün doğu vilayetlerimiz gençliğine bahşedeceği feyiz Cumhuriyet hükûmeti için ne mutlu eser olacaktır." -Atatürk. 4. Manevi haz, mutluluk, iç huzuru.
gürlük is. 1. Gür olma durumu. 2. Verimlilik, feyiz.
ongunluk is. Ongun olma durumu, mutluluk, bolluk, bereket, feyiz, saadet.
yağmur is. 1. Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanı, yağar, yağış, baran, bereket, rahmet:
"İstanbul tevkifhanesinde, yedi küsur yıldır yatan, yetmiş yaşında, kalbi yağmur suyu kadar berrak ve temiz bir insan vardı." -N. F. Kısakürek. 2.
mec. Çok ve sık düşen, gelen şey. 3.
mec. Çokluk, bolluk:
Para yağmuru. Övgü yağmuru.