bereket is. 1. Bolluk, gürlük, ongunluk, feyiz, feyezan:
"Çocuk gönlüm kaygılardan azade / Yüzlerde nur, ekinlerde bereket" -O. V. Kanık. 2.
hlk. Yağmur:
Bereket yağıyor. 3.
zf. İyi ki, neyse ki, iyi bir rastlantı sonucunda:
"Bereket, o sıralarda henüz bu sözü bilmiyordum." -E. Bener.
Bereketkelimesi ile birlikte "bolluk" anlamında ikileme oluşturan bir söz:
"Ucuzluklarına hayret ettiğimiz her çeşit satıcılar, o bet bereket nereye kaybolmuş?" -H. R. Gürpınar.
gürlük is. 1. Gür olma durumu. 2. Verimlilik, feyiz.
ilerleme is. 1. İlerlemek işi:
"Doğru yolda, seçtiğim bir yolda ilerlemem gerekir." -N. Hikmet. 2. Terfi, terakki:
"Hâkim ve savcıların ... meslekte ilerlemeleri ... kanunla düzenlenir." -Anayasa. 3.
fel. Daha iyi, daha yetkin, daha değerli, daha yüksek bir duruma doğru basamak basamak oluşan gelişme, terakki.
mutluluk is. Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, mut (I), ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık:
"Kâmuran'ın bahçesi ikisi arasında tam bir mutluluk durağı." -H. E. Adıvar.
olgunluk is. 1. Meyvelerin olgun, yenilebilir olma durumu. 2. İnsanların bilgi, görgü ve hoşgörü bakımından gereği kadar gelişmiş olma durumu, yetkinlik, kemal:
"Yüzündeki incelik, olgunluk onu bambaşka seviyede bir erkek gösteriyor." -H. E. Adıvar.
ongunluk is. Ongun olma durumu, mutluluk, bolluk, bereket, feyiz, saadet.
verimlilik is. 1. Verimli olma durumu:
"Bilakis onun derdi, verimliliğine uygun bir çerçeve bulamayışında." -N. Hikmet. 2.
ekon. Yatırılmış sermayenin, bir kuruluşun veya bir yatırımın gelir sağlayabilme olanağı, rantabilite.