fakir sf. 1. Geçimini güçlükle sağlayan, yoksul, fukara, zengin karşıtı:
"En fakir köyler taştandır ve üstü kiremittir." -F. R. Atay. 2. Olması gerekenden az:
"Seni fakir, soluk bir dekor içinde görmek istemem." -M. Yesari. 3.
is. Hindistan'da yokluğa, eziyete kendini alıştırmış derviş. 4.
mec. Zavallı, kimsesiz:
"Hey gidi kahpe felek, gençliklerine doymadan gitti fakirler." -H. Taner. 5.
is. mec. ve
esk. Kişinin alçak gönüllülük göstermek için kendisine verdiği san:
"Fakir dün ziyaretinize geldimse de bulamadım." -Şemsettin Sami.
yoksul sf. 1. Geçinmekte çok sıkıntı çeken (kimse, toplum, ülke), yoksuz, fakir, fukara, zengin, varsıl karşıtı:
"O kadar yoksulmuş ki rüyasında bile eline para değmemiş." -E. Şafak. 2.
mec. İstenilen nitelikte ve özellikte olmayan, yetersiz:
"Yazılarını okudum, sözlerini dinledim, bilgice onu biraz yoksul buldum." -M. Ş. Esendal.