yakmak(II)
 (-i) 1. Yanmasını sağlamak veya yanmasına yol açmak, tutuşturmak:
 "Kendi sigarası için yaktığı kibriti bana uzattı." -F. R. Atay. 2. Ateşle yok etmek:
 Çöpleri yakmak. 3. Işık vermesini sağlamak:
 "Mavi ışıklı ispirto lambalarını yakarlar." -S. F. Abasıyanık. 4. Isı etkisiyle bozmak:
 Eteği ütülerken yaktı. 5. Keskin, sert ve ısırıcı bir duyum vermek:
 Biber ağzı yakar. 6. Yanıyormuş gibi bir etki yapmak:
 "Hekime daima şarabın midelerini yaktığından bahsederler." -F. R. Atay. 7. Kurutmak, zarar vermek:
 "Fırtına ekinleri yakmıştı." -S. F. Abasıyanık. 8.
 (nsz) Çok sıcak olmak:
 Bugün güneş yakıyor. 9. Karartmak:
 Güneşte vücudunu yaktı. 10. Çok üşütmek:
 Soğuk rüzgâr insanın yüzünü yakıyor. 11. Acıtmak:
 Canını yakmak. 12.
 mec. Silahla vurmak. 13.
 mec. Yıkıma, zarara yol açmak, büyük bir zarara uğratmak, mahvetmek:
 "Gözü mavi, boyu kısa, kendi muhacir olmasın. Ne olursa olsun makbulüm. Aman bu üçüne dikkat et. Beni yakma." -Ö. Seyfettin. 14.
 mec. Güçlü sevgi uyandırmak.