çağ is. 1. Zaman dilimi, vakit. 2. Hayatın çocukluk, gençlik vb. dönemlerinden her biri, yaş:
"Yazık ki delikanlılık çağını çoktan aşmıştır, şakaklarına kır düşmüştür, ayrıca hastadır." -R. H. Karay. 3. Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman parçası, dönem, devir:
"Dünya atom çağında, biz hâlâ medeniyet kavgası içindeyiz." -F. R. Atay. 4. Tarihin ayrıldığı dört büyük bölümden her biri, kurun:
İlk Çağ. Orta Çağ. Yakın Çağ. Yeni Çağ. 5.
mec. Bir şeyin uygun, elverişli zamanı:
"Kendi çocuğu daha evlenecek çağda olmadığına göre kim bilir kimleri baş göz etmiştir." -S. F. Abasıyanık. 6.
jeol. Bir katmanın oluştuğu süre.
devir(I)
is. Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman parçası:
"Bana sorarsanız devrimiz nasihat devri olmaktan çıktı." -B. Felek.
devir(II)
is. 1. Dönme, dönüş:
Tekerin devri. 2. Aktarılma:
Malın arabadan vagona devri. 3. Bir malın mülkiyetini veya bir mal üzerindeki hakkı bir başkasına geçirme. 4. Bir görevin bir kimseden bir başkasına geçmesi:
Devir teslim töreni. 5. Sürekli ve düzenli değişme, çevrim. 6.
fiz. Bir hareket, birbirinin aynı olan ve eşit zamanlarda yapılan başka hareketlerden oluştuğunda hareketlerin her biri veya bunların yapılması için geçen her zaman aralığı, periyot. 7.
esk. Dolaşma:
Şehrin çevresinde iki devir yaptık. sıra is. 1. Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi:
"Şehir esnafı şekercisinden tutun da berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar." -S. F. Abasıyanık. 2. Bu biçimdeki topluluğun durumu:
Sırayı bozmayın. 3. Belirli bir düzene ve niteliğe göre dizilme durumu:
Boy sırası. Yaş sırası. 4. Bir şeye ayrılan, uygun görülen veya rastlayan zaman:
"Bu sırada yan odadan sesler gelmeye başlamıştı." -İ. O. Anar. 5. Tahtadan oturak:
"Oturacak yerler tahta sıralardan olur." -S. Birsel. 6. Dershane, meclis vb. yerlerde kullanılan ve oturup yazı yazacak biçimde yapılan mobilya. 7. Düzen:
Sıraya girmek. Sıraya dizilmek. 8.
zaman is. (zama:nı) 1. Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit:
"Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım." -Ö. Seyfettin. 2. Bu sürenin belirli bir parçası, vakit:
"Efendiler, az söylemek çok yapmak zamanı gelmiştir." -A. İlhan. 3. Belirlenmiş olan an. 4. Çağ, mevsim:
Gül zamanı. Çocukluk zamanı. 5. Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler, vakit. 6. Dönem, devir:
"Dedelerimizin zamanında burada bir kral yaşardı." -R. Mağden. 7.
gök b. Olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli gök olaylarını birim olarak kullanan sanal bir kavram. 8.
db. Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramı:
Geldi, gelmiş, geliyor, gelecek, gelir. 9.
jeol. Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biri.