sallanmak (nsz) 1. Bağlı bulunduğu yerde gevşek duruma gelip yerinden oynamak, kımıldamak:
Dişi sallanıyor. 2. Bir şey belli noktasından bir yere bağlı kalmak şartıyla, o noktanın iki tarafına aynı doğrultuda ve sürekli olarak gidip gelmek:
"Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol." -Y. K. Beyatlı. 3. Salıncak, hamak vb.nde kendini sallamak. 4. Güçlü bir biçimde sarsılmak, titremek:
"Yere çivilenmiş koca masayı sarsarken oda bir salıncak gibi sallanıyor." -S. F. Abasıyanık. 5.
mec. Vaktini boş ve yararsız işlerle uğraşarak geçirmek, oyalanmak, savsaklanmak. 6.
mec. Makamından veya bulunduğu durumdan uzaklaşmak, yerini bir başkasına bırakmak tehlikesiyle karşılaşmak.