iç ne demek?
- 6 sözlük, 9 sonuç.BSTS / Orta Öğretim Terimleri Kılavuzu
iç anlamı Osm. dâhilî Fr.intérieur
(matematik)
(matematik)
BSTS / Sinema ve Televizyon Terimleri Sözlüğü
iç anlamı İng. interior (shot), indoor (studio shot) Osm. dahili (sahne), iç sahne Alm. Innenaufnahme Fr.intérieur
Sinem./TV. 1. Kapalı yerlerde geçen görünçlükleri içine alan çekim. 2. İşlikte, kapalı yerlerde çevrilmiş çekim. Dış'ın karşıtı.
Sinem./TV. 1. Kapalı yerlerde geçen görünçlükleri içine alan çekim. 2. İşlikte, kapalı yerlerde çevrilmiş çekim. Dış'ın karşıtı.
Divanü Lügati't-Türk
iç anlamı
iç
iç
Güncel Türkçe Sözlük
iç anlamı
is. 1. Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı: "Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir." -Ç. Altan. 2. Oyuk şeylerin boşluğu. 3. Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta: Tahtanın içi çürümüş. 4. Nesnelerin arasında bulunan kimse veya nesne. 5. Ten ile dış giysiler arası: "Boynumda kalın yün atkı, içimde çift kat fanila, gene de titriyorum." -E. Bener. 6. Kabuğu olan veya dışı kabuk durumunda bulunan yiyeceklerde kabuğun sardığı bölüm: Ekmek içi. Ceviz içi. 7. Pirinç, soğan ve baharatla hazırlanan, dolmalarda kullanılan karışım. 8. Mide, bağırsak, karın: İçi bulanmak. İçi sürmek. 9. Akıl, gönül, irade gibi insanın manevi varlığını oluşturan şeylerden herhangi biri: "İçimizdeki sevinçleri, kederleri paylaşacak insan nerde?" -S. F. Abasıyanık. 10. Bir ülke, şehir, topluluk vb.nde olan veya yapılan: Yurt içi ulaşım. Şehir içi haberleşme. Aile içi ilişkiler. 11. Değişik yemeklerde kullanılmak üzere et ile sebzelerin ince kıyımının karıştırılması ve yoğrulmasıyla meydana getirilen karışım. 12. sf. Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha yakın olan: "İç kapının perdesi yanlara doğru açıldı." -P. Safa. 13. sf. İnsanın manevi varlığıyla ilgili olan: İç dünyamız. 14. mec. Muhteva.
is. 1. Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı: "Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir." -Ç. Altan. 2. Oyuk şeylerin boşluğu. 3. Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta: Tahtanın içi çürümüş. 4. Nesnelerin arasında bulunan kimse veya nesne. 5. Ten ile dış giysiler arası: "Boynumda kalın yün atkı, içimde çift kat fanila, gene de titriyorum." -E. Bener. 6. Kabuğu olan veya dışı kabuk durumunda bulunan yiyeceklerde kabuğun sardığı bölüm: Ekmek içi. Ceviz içi. 7. Pirinç, soğan ve baharatla hazırlanan, dolmalarda kullanılan karışım. 8. Mide, bağırsak, karın: İçi bulanmak. İçi sürmek. 9. Akıl, gönül, irade gibi insanın manevi varlığını oluşturan şeylerden herhangi biri: "İçimizdeki sevinçleri, kederleri paylaşacak insan nerde?" -S. F. Abasıyanık. 10. Bir ülke, şehir, topluluk vb.nde olan veya yapılan: Yurt içi ulaşım. Şehir içi haberleşme. Aile içi ilişkiler. 11. Değişik yemeklerde kullanılmak üzere et ile sebzelerin ince kıyımının karıştırılması ve yoğrulmasıyla meydana getirilen karışım. 12. sf. Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha yakın olan: "İç kapının perdesi yanlara doğru açıldı." -P. Safa. 13. sf. İnsanın manevi varlığıyla ilgili olan: İç dünyamız. 14. mec. Muhteva.
Türkçe - İngilizce
iç anlamı
sıfat
1) internal
2) interior
3) domestic
4) inner
5) inside
6) civil
7) inland
8) in
9) inward
10) inlying
isim
1) interior
2) inside
3) core
4) within
5) refill
6) intestine
7) stuffing
8) guts
9) bowels
ön ek
1) endo-
sıfat
1) internal
2) interior
3) domestic
4) inner
5) inside
6) civil
7) inland
8) in
9) inward
10) inlying
isim
1) interior
2) inside
3) core
4) within
5) refill
6) intestine
7) stuffing
8) guts
9) bowels
ön ek
1) endo-
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
iç anlamı
İç.
İç.
iç anlamı
Hiç
Hiç
Doğu Trakya
İç anlamı
1. İç, kapalı yer. 2. Muhteva
1. İç, kapalı yer. 2. Muhteva
Artvin Yusufeli Uşhum köyü
iç eş anlamlısı
karın
is. 1. İnsan ve hayvanlarda gövdenin kaburga kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi: "Şuursuz bir acele ile mahmuzlarını atının karnına vurdu." -Ö. Seyfettin. 2. Döl yatağı, rahim: "Fakat karnındaki çocuk da bu insanüstü erkeğin bir parçasıydı." -H. E. Adıvar. 3. Bazı şeylerde şiş ve içi boş bölüm: Geminin karnı. Şişenin karnı. 4. Mide: "Karnım aç, elim ayağım donmuş gibi." -H. E. Adıvar. 5. mec. İç, gönül, akıl, kafa: Ben senin karnındakini ne bileyim? 6. mec. Ahlaki açıdan kabul edilemeyen şeyleri kabullenme. 7. fiz. Gelen ve yansımış dalgaların girişimiyle oluşan duraklı dalgalarda en büyük genlikte titreşen noktalar.
is. 1. İnsan ve hayvanlarda gövdenin kaburga kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi: "Şuursuz bir acele ile mahmuzlarını atının karnına vurdu." -Ö. Seyfettin. 2. Döl yatağı, rahim: "Fakat karnındaki çocuk da bu insanüstü erkeğin bir parçasıydı." -H. E. Adıvar. 3. Bazı şeylerde şiş ve içi boş bölüm: Geminin karnı. Şişenin karnı. 4. Mide: "Karnım aç, elim ayağım donmuş gibi." -H. E. Adıvar. 5. mec. İç, gönül, akıl, kafa: Ben senin karnındakini ne bileyim? 6. mec. Ahlaki açıdan kabul edilemeyen şeyleri kabullenme. 7. fiz. Gelen ve yansımış dalgaların girişimiyle oluşan duraklı dalgalarda en büyük genlikte titreşen noktalar.
muhteva
is. (muhteva:) İçerik: "Nesir olarak Naima Tarihi'ni hem muhteva hem ifade bakımından beğenirim." -B. Felek.
is. (muhteva:) İçerik: "Nesir olarak Naima Tarihi'ni hem muhteva hem ifade bakımından beğenirim." -B. Felek.
iç zıt anlamlısı
dış
is. 1. Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı: "Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız. Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar." -A. Haşim. 2. Bir konunun kapsamına girmeyen şey. 3. Görülen, içte bulunmayan yüzey: Bardağın dışı kirli. 4. Bir kimsenin görünüşü, durum ve davranışları. 5. Bireyin ötesinde bir varlığı olan: Dış dünya. 6. sf. Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan: "Bayram vali konağının dış kapısında, ellerini yine önünde kavuşturmuş taş gibi dimdik duruyordu." -A. Kulin. 7. sf. Yabancı ülkelerle ilgili: Dış siyaset. Dış ilişkiler. 8. sin. ve TV Açık havada geçen sahneleri içine alan çekim. 9. sp. Bazı top oyunlarında karşı takım oyuncularının vuruşuyla topun kalenin bulunduğu taraftan dışarı çıkması, aut.
is. 1. Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı: "Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız. Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar." -A. Haşim. 2. Bir konunun kapsamına girmeyen şey. 3. Görülen, içte bulunmayan yüzey: Bardağın dışı kirli. 4. Bir kimsenin görünüşü, durum ve davranışları. 5. Bireyin ötesinde bir varlığı olan: Dış dünya. 6. sf. Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan: "Bayram vali konağının dış kapısında, ellerini yine önünde kavuşturmuş taş gibi dimdik duruyordu." -A. Kulin. 7. sf. Yabancı ülkelerle ilgili: Dış siyaset. Dış ilişkiler. 8. sin. ve TV Açık havada geçen sahneleri içine alan çekim. 9. sp. Bazı top oyunlarında karşı takım oyuncularının vuruşuyla topun kalenin bulunduğu taraftan dışarı çıkması, aut.
"iç" için örnek kullanımlar
tur rövanşına çıkacak Fenerbahçe, Avrupa kupalarında iç sahada 90.
Liverpool will tour rövanşına, 90 European Cups internal field
Kaynak: posta.com.trGörüntüye bakıldığında ligdeki konumumuz çok da iç açıcı değil.
Looking at the image position in the league is not very heartwarming.
Kaynak: sporx.comYeni Malatyaspor, Altay ile 12'nci iç saha maçına çıkacak.
New Malatyaspor, Altai home football game will be released on the 12th.
Kaynak: haber3.comÖte yandan Fenerbahçe, Avrupa kupalarında iç sahada 90.
Liverpool on the other hand, the internal field 90 European Cups
Kaynak: fotospor.comİspanya İç Savaşı, 17 Temmuz 1936 - 1 Nisan 1939 tarihlerinde İspanya'da milliyetçiler ile cumhuriyetçiler arasıda gerçekleşmiş iç
Kaynak: İspanya İç Savaşı
Kaynak: İspanya İç Savaşı
İç çekirdek, yoğunluk ve ağırlık bakımından en ağır element lerin bulunduğu bölümdür. Dünya 'nın en iç bölümünü oluşturan çekirdeğin, 5120-
Kaynak: İç çekirdek
Kaynak: İç çekirdek
Yakın Kelimeler
(Tahmin etmek için bir harf girin)
