iç is. 1. Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı:
"Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir." -Ç. Altan. 2. Oyuk şeylerin boşluğu. 3. Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta:
Tahtanın içi çürümüş. 4. Nesnelerin arasında bulunan kimse veya nesne. 5. Ten ile dış giysiler arası:
"Boynumda kalın yün atkı, içimde çift kat fanila, gene de titriyorum." -E. Bener. 6. Kabuğu olan veya dışı kabuk durumunda bulunan yiyeceklerde kabuğun sardığı bölüm:
Ekmek içi. Ceviz içi. 7. Pirinç, soğan ve baharatla hazırlanan, dolmalarda kullanılan karışım. 8. Mide, bağırsak, karın:
İçi bulanmak. İçi sürmek. 9. Akıl, gönül, irade gibi insanın manevi varlığını oluşturan şeylerden herhangi biri:
"İçimizdeki sevinçleri, kederleri paylaşacak insan nerde?" -S. F. Abasıyanık. 10. Bir ülke, şehir, topluluk vb.nde olan veya yapılan:
Yurt içi ulaşım. Şehir içi haberleşme. Aile içi ilişkiler. 11. Değişik yemeklerde kullanılmak üzere et ile sebzelerin ince kıyımının karıştırılması ve yoğrulmasıyla meydana getirilen karışım. 12.
sf. Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha yakın olan:
"İç kapının perdesi yanlara doğru açıldı." -P. Safa. 13.
sf. İnsanın manevi varlığıyla ilgili olan:
İç dünyamız. 14.
mec. Muhteva.