batmak (nsz) 1. Bir sıvının üstündeyken içine gömülmek:
 "Sonra hani bir gemimiz batmıştı." -S. F. Abasıyanık. 2. Dünyanın dönüşü dolayısıyla güneş, ay ve yıldız ufkun altına inmek:
 "Güneş renksiz bulutlar altında batıyordu." -Ö. Seyfettin. 3. İflas etmek. 4. Kirlenmek:
 Üstüm başım battı. 5.
 (-e) Saplanmak:
 "Ayağına yolda diken batmıştı." -O. C. Kaygılı. 6.
 (-e) Tedirgin etmemesi gereken şeyler tedirgin etmek:
 Bazı kimselere para batar, sarf edecek yer ararlar. 7.
 (-e) Hoşa gitmeyen bir duruma uğramak:
 "Abdi Bey'in sabırsız, çabuk parlamaya yatkın mizacına karısının tevekküllü ve sakinliği fena hâlde batıyor." -A. İlhan. 8. Yok olmak. 9.
 (-e) Çökmek:
 "İçeriye batmış gözleri kadına dikilmişti." -S. F. Abasıyanık. 10.
 mec. Daha kötü bir duruma uğramak. 11.
 mec. Yıkılmak, egemenliği sona ermek:
 "Bizans kurulduğundan battığı tarihe kadar 1125 sene geçmişti." -Y. K. Beyatlı. 12.
 (-e) mec. Dokunmak, incitmek:
 Onun her sözü bana batar.