inanmak (-e) 1. Bir şeyi doğru olarak benimsemek:
"Bizim şairlerimiz sanatın sanat için olduğuna inanırlar, başka bir ereği olabileceği akıllarına gelmez." -N. Ataç. 2. Birini doğru sözlü olarak bilmek, güvenmek:
Ben size inanırım. 3. Bir şeyin varlığını, doğruluğunu kabul etmek:
"Bu başın bir kadına değil, bir hamala ait olduğuna inanmak zor değildi." -P. Safa. 4. Sevecek, güvenecek ve bağlanacak en yüksek varlık olarak bilmek, iman etmek:
Tanrı'ya inanmak. 5. Kanarak aldanmak:
Her reklama inanmayın. 6. İman etmek.
kanmak (-e) 1. Söylenilen sözün, anlatılan konunun doğruluğuna inanmak. 2. Tatlı sözlere aldanmak. 3. Bir gereksinimini, bir isteğini yeteri kadar karşılamış olmak, doymak:
"Siz bile bu şekil, renk, koku zenginliğine kanmış ve yorulmuş ruhunuzla..." -R. N. Güntekin. 4. Yetinmek, iktifa etmek:
"Odalarının keçeleri üstüne serilmiş seccadelerde bazen namaz kılmakla kanmayarak çoraplarını çıkarır." -A. H. Tanpınar.