güçlü sf. 1. Gücü olan, kuvvetli, yavuz:
 "Kalın gövdeli, güçlü bir ihtiyardı." -A. Kutlu. 2. Şiddeti çok olan. 3.
 mec. Etkisi, önemi büyük olan, sözü geçer, forslu:
 "Sanırım uzun zaman kimliğini korumak, güçlü kalabilmek için direndi." -R. Mağden. 4.
 mec. Nitelikleri ile etki yaratan, etkili:
 "Bu denli güçlü bir aşkı bundan sonra da önleyemeyeceğimi biliyordum." -A. Ümit.
 nüfuzlu sf. 1. Sözü geçer, istediğini yaptıran, erkli:
 "Mülkiyeden çıktıktan sonra Avrupa'ya kaçmış fakat nüfuzlulardan birinin aracılığıyla İstanbul'a dönmüştü." -R. H. Karay. 2. Makamı yüksek, kademesi üst:
 "Arkadaşlarının nüfuzlu yerlerde bulunmasına karşın o hep kenarda kalmayı yeğledi." -H. Taner.