çekilme is. 1. Çekilmek işi:
"Daha düğün olmadan Hayri benim okuldan çekilmemi istedi." -M. Ş. Esendal. 2. Bir görevden, bir işten kendi isteği ile ayrılma, istifa:
"Hesaplarını altüst etmiş, onu elli beş yaşında devlet memuriyetinden çekilmeye mecbur bırakmıştı." -R. N. Güntekin. 3.
ask. Savaşta, bir ordunun veya bir birliğin düşmandan ayrılmak için yaptığı davranış, ricat:
"Neticede işgal kuvvetleri, buralardan çekilmeye mecbur edildiler." -Atatürk. 4.
jeol. Yerin yükselmesiyle bu yeri örten deniz sularının gerilemesi, basma karşıtı. 5.
sp. Bir boksörün veya güreşçinin herhangi bir sebeple karşılaşmayı bırakması.
çekme is. 1. Çekmek işi:
"Siyah kehribar tespihini çekmeye başladı." -C. Uçuk. 2. Çekmece:
"Sonra çekmesinden pembe bir dosya çıkarıp önüne sürdü." -H. Taner. 3. Yüksekteki ince dalları çekip kesmeye yarar, ay biçiminde, uzun saplı, ağzı tırtıklı bıçak. 4. Parmak veya mızrapla çalınan çalgı. 5. Ağacın yapısındaki nem oranının azalması sonucu boyutlarının küçülmesi. 6. İş yaparken giyilen bir tür şalvar. 7.
sf. Çekilerek giyilen veya kullanılan:
"Erkekleri yandan lastikli çekme fotinden başkasını bilmiyorlardı." -R. H. Karay. 8.
sf. Düzgün biçimli:
Çekme burun. 9.
sp. Vücut bölümlerinin bükücü kas gücü ile bir direnci kendisine yaklaştırması.