patlamak (nsz) 1. Nesneler, iç basıncın etkisiyle ve çoğunlukla büyük ses çıkararak dağılmak, infilak etmek:
Dinamit patladı. 2. Yırtılıp açılmak:
"Gözlerim gene ayakkabılarıma kaydı, yanları patlamıştı." -O. Kemal. 3. Yarılmak:
"Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı." -R. N. Güntekin. 4. Görünür duruma gelmek, ortaya çıkmak, yeşermek:
Tomurcuklar patladı. 5. Top, taşıt lastiği vb. şeyler değişik nedenlerle havası inmek. 6.
mec. Ansızın tehlikeli bir şey meydana gelmek:
"Harp patlıyor ve askerlere edebiyatçılık, edebiyatçılara askerlik yapmak düşüyor." -N. F. Kısakürek. 7.
mec. Çok sıkılmak, sıkıntı ve sabırsızlığını belli etmek:
"Sanıyorum ki istimi fazla gelmiş kazanlar gibi hırslarından patlayacaklar." -O. C. Kaygılı. 8.
mec. Aşırı tepki göstermek. 9.
mec. Ansızın bir gürültü duyulmak. 10.
tkz. Herhangi bir durum veya bir değerin yitirilmesine yol açmak, mal olmak.