Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

izlemek ne demek?

 - 4 sözlük, 4 sonuç.

BSTS / Sinema ve Televizyon Terimleri Sözlüğü

izlemek anlamı İng. 1. view (a film), 2. view (television) Osm. 1. seyretmek, film seyretmek, 2. seyretmek, televizyon seyretmek Alm. 1. Film ansehen, 2. Fernseh ansehen Fr.1. voir le fil
Sinem. 1. Film izleme eylemi. 2. Televizyon izleme eylemi.

Güncel Türkçe Sözlük

izlemek anlamı
(-i) 1. Birinin veya bir şeyin arkasından gitmek, takip etmek: "Babam kaşları çatılmış, başını sallayarak izliyor bizi." -A. Ümit. 2. Zaman, süre, sıra vb. bakımından gelmek, arkasından gelmek, arkasında olmak: Geceyi gündüz izler. 3. Bir olayın gelişimini gözden geçirmek: "Bu ustaca düzeni Osmanlıların her işinde izleyebilirsiniz." -S. Birsel. 4. Eğlenmek, görmek, öğrenmek için bakmak, seyretmek: Televizyonu izlemek. 5. Belirli bir yönde gitmek: "Geç vakit hayvanla, Deliçay'ı izleyip gidiyordum." -H. E. Adıvar. 6. Gözlemek, incelemek: Çocuk kuşu gözleriyle izledi. 7. Belirli bir tutum, davranış veya düşünceyi benimsemek: Bu üretim politikasını izleyeceğiz. 8. Bir şeye uymak, bağlı olmak: modayı izlemek. 9. Herhangi bir olayla ilgilenmek: "Çeşitli siyasi olaylar karşısındaki tepki ve düşüncelerini dolaylı da olsa izleyebiliyordum." -H. Taner.

Türkçe - İngilizce

izlemek anlamı
fiil
1) trace
2) follow
3) watch
4) monitor
5) track
6) observe
7) follow up
8) pursue
9) eye
10) trail
11) monitorize
12) chase
13) shadow
14) supervene
15) hound
16) keep tabs on
17) come on
18) tail
19) dog
20) go by
21) give chase
kelime öbeği
1) follow in wake

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

izlemek anlamı
Takip etmek

Uşak

izlemek eş anlamlısı

bağlı olmak
1) tabi bulunmak: "Bağlı olduğu alay üç günlük bir dağ yürüyüşüne çıkmış." -N. Uygur. 2) tutulmak, tutkun olmak: "İhtiyarın Arslan Bey'e bu kadar bağlı olması, Giray'ı sık sık bir tarafa itmesi canını sıkıyordu." -S. Çokum.
eğlenmek
(nsz) 1. Neşeli, hoşça vakit geçirmek: "Masadakiler eğlenirlerken vali dalgınlaşmıştı, pek dinlemiyordu konuşulanları." -A. Kulin. 2. (-le) Bir kimsenin herhangi bir kusuru veya zayıf noktası ile alay etmek: "Yalnız bunları sordu ve inan ki benimle eğlendi." -M. Ş. Esendal. 3. Bir yerde durmak, beklemek, tevakkuf etmek: "Yemen'e gönderilirken Beyrut'ta bir hafta eğlenmiş hem şehri görmüş hem de Cebel köylerinde gezintiler yapmıştı." -R. H. Karay. 4. Oyalanmak.
görmek
(-i) 1. Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek: "Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm." -A. Gündüz. 2. Anlamak, kavramak, sezmek: "Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin." -R. E. Ünaydın. 3. Yanına gidip konuşmak: Bugün müdürü göreceğim. 4. Bir şey hakkında bir yargıya varmak, değerlendirmek. 5. Belirli bir zamanın içinde bir olaya tanık olmak, yaşamak: "Hangi memlekete gitsek resmî makamlar kadar halkın da rağbetini görürdük." -F. R. Atay. 6. Yapmak, etmek: İş görmek. Masraf görmek. 7. (-den, -i) Kendisine yapılmak, bir davranışla karşılaşmak, maruz kalmak. 8. (-den) Almak: Birinden ders görmek. 9. (nsz) Bir şeye erişmek: Cebi para görmek. Yardım görmek. 10. Çok değer vermek: Gözü yalnız parayı görüyor. 11. (nsz) Bir işleme uğramak: Teftiş görmek. Tedavi görmek. 12. (nsz) Yüzü bir yöne doğru olmak, bakmak: Ev güneş görüyor. 13. Ziyaret etmek. 14. Karşılaşmak, rastlaşmak. 15. (-le) Gözlerin görmediği durumlarda başka duyu organlarıyla algılamak: Körler parmaklarıyla görürler. 16. (nsz) Sahne olmak, geçirmek: Bu ova çok savaş gördü. 17. Saymak, herhangi bir şey gibi görmek. 18. Gezmek: Ankara'yı gördün mü? 19. tkz. Vermek: "Baba hiç param yok, biraz görsen beni, dediği sabahı minnetle anımsar, Ali Bey..." -N. Meriç. 20. sp. Karşı oyuncunun yapacağı vuruşu önceden kestirip ona göre durum almak.
gözlemek
(-i) 1. Bir şeyin olmasını veya bir kimsenin gelmesini beklemek, intizar etmek. 2. Dikkatle bakmak, tarassut etmek: Hava değişikliklerini gözlemek havacılık için önemli bir iştir. 3. İncelemek, araştırmak. 4. Gizlice bakmak, gözetlemek. 5. Korumak, kollamak.
incelemek
(-i) Bir işi veya bir şeyi ele alıp özelliklerini, ayrıntılarını inceden inceye, özenle anlamaya, öğrenmeye çalışmak, tetkik etmek: "Ne kitap okur ne de başkalarının düşüncesini inceler." -S. Birsel.
seyretmek
(nsz) (se'yretmek) 1. Bir şeyin durumunu, oluşumunu gözlemek, bakmak: "Uzun İhsan Efendi olan biteni çaresizlikle seyrediyordu." -İ. O. Anar. 2. (-i) Bir olaya karışmadan bakmak: "Rabia biraz şaşkın, salapuryada arkadaş olduğu çocuklu tazenin kocasıyla buluşmasını seyrediyordu." -H. E. Adıvar. 3. Eğlenmek, görmek, öğrenmek vb. için bakmak, izlemek: "Ben, çok güzel bir şey seyrediyorsam tiyatroda, daha ne kadar sürecek piyes diye aklıma getirmem." -N. Hikmet. 4. Taşıt, ilerlemek, yol almak. 5. Hastalık vb. sürmek, devam etmek: "Gözlerini yumdu ve kendini ağır aksak seyreden bir rüyanın içinde buldu." -E. Şafak.
süre
is. Bir olayın başı ile sonu arasında geçen zaman parçası, zaman aralığı, zaman bölümü, müddet: "Hükümdar gibi davrandığınız sürece hükümdar sayılırsınız." -T. Oflazoğlu.
takip etmek
1) yetişmek, yakalamak veya bulmak amacıyla birinin arkasından gitmek, izlemek: "Kocası okurken gözleriyle satırları takip ediyor, elleriyle boncuk çantasını ovalıyordu." -Ö. Seyfettin. 2) belli bir yöne gitmek: Bu yolu takip ederseniz eve varırsınız. 3) uymak: Modayı takip etmek. 4) bir şeyi izlemek: "Böylesi anlarda, diziyi çarpık bir nazarla takip etmekten geri duramıyor." -E. Şafak. 5) dikkatle dinlemek, anlamak: Öğretmenin anlattıklarını takip etmek. 6) kovuşturmak: "Vaziyeti yukarıdan ve bizzat takip etmek lazım geldi." -Atatürk. 7) hemen arkasından gelmek: "Bu hoyrat düşünceleri bir şimşek süratiyle taban tabana zıt fikirler takip ediyor." -H. Taner.
zaman
is. (zama:nı) 1. Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit: "Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım." -Ö. Seyfettin. 2. Bu sürenin belirli bir parçası, vakit: "Efendiler, az söylemek çok yapmak zamanı gelmiştir." -A. İlhan. 3. Belirlenmiş olan an. 4. Çağ, mevsim: Gül zamanı. Çocukluk zamanı. 5. Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler, vakit. 6. Dönem, devir: "Dedelerimizin zamanında burada bir kral yaşardı." -R. Mağden. 7. gök b. Olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli gök olaylarını birim olarak kullanan sanal bir kavram. 8. db. Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramı: Geldi, gelmiş, geliyor, gelecek, gelir. 9. jeol. Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biri.

"izlemek" için örnek kullanımlar

Maçı izlemek için oğlu Kadir Efe ile İstanbul'a gelen Muharrem K.
Muharram came to Istanbul to watch the match with his son Kadir K. Efe
Kaynak: takvim.com.tr
Maçı televizyondan izlemek isteyenler için kanal bilgileri aşağıdadır.
Channel information is for those who want to watch the game on TV.
Kaynak: haber.rotahaber.com
Fenerbahçe 4 Bursaspor 1 maç özeti izlemek için tıklayınız..
Liverpool 4 Newcastle United 1 Highlights Click here to watch ..
Kaynak: gazetea24.com
Schalke 04 Galatasaray maçı maçın geniş özeti izlemek için tıklayınız.
Broad summary of the match FC Schalke 04 Click here to watch the match.
Kaynak: haber.rotahaber.com
Coanda etkisi, hızla ilerleyen hava akımının doğru bir yol izlemek yerine, yakınındaki bir düzeye yapışarak, düzeyin eğimlerini izleyerek
Kaynak: Coanda etkisi
ntop bir ağ üzerindeki trafiği izlemek amacıyla geliştirilmiş bir yazılım dır. cd/usr/port/net dizin inde bulunur. ntop'un kendi web
Kaynak: Ntop
CBR ya da tam adıyla Comic Book Archive, birbirinin peşi sıra gelen görselleri özellikle de çizgiromanları izlemek amacıyla geliştirilmiş
Kaynak: CBR
verme işleri, finansal kiralama ve malî sektör ile ilgili konularda mevzuatı hazırlamak, uygulamak ve ilgili kuruluşlarda uygulanmasını izlemek,
Kaynak: Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü (Türkiye)
İlkeleri izlemek yalnızca içsel olarak uygulayıcının zihinsel huzurunu desteklemekle kalmaz, aynı zamanda dışsal olarak topluluğun da
Kaynak: Sila
Sigortacılıkla ilgili konularda mevzuatı hazırlamak, uygulamak ve ilgililer tarafından uygulanmasını izlemek, yönlendirmek ve bu mevzuatın
Kaynak: Sigortacılık Genel Müdürlüğü (Türkiye)
Bu şairlerin dizelerindeki sözcükler, mantıksal bir sıra izlemek yerine bilinçdışı psikolojik süreçlerle bir araya geldiği için insanı
Kaynak: Gerçeküstücülük
Resmi İstatistik Programını hazırlamak ve işleyişini izlemek, programda belirlenen istatistiki faaliyetlerin yürütülmesini ve
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu
PHP, ilk kez Rasmus Lerdorf tarafından, web üzerinden sayfasına ziyaret edenleri izlemek amacıyla bir dizi Perl betiği kullanılarak
Kaynak: PHP
dünyada ve Türkiye 'de insan hakları na saygı ve bu konudaki gelişmeleri izlemek suretiyle uygulamaların bu gelişmelere uyumunu sağlamak ve
Kaynak: TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Fukuoka 'da, tek-ebeveynli bir ailede doğup büyüyen Hamasaki eğlence sektöründe kariyer izlemek amacıyla on dört yaşında Tokyo 'ya yerleşti.
Kaynak: Ayumi Hamasaki
Her yıl bu popüler yarışı izlemek için Siena kentine dünyanın her yanından binlerce turist gelir. Yarışa katılan tüm at ve biniciler
Kaynak: Palio di Siena
Set üstü kutusu " (ingilizce:Set-Top-Box) kullanarak sayısal karasal yayınları izlemek mümkündür. Birçok avrupa ülkelerinde kullanılan bu
Kaynak: DVB-T (Karasal Yayın)
birçok ok yiyip ölen Boromir'i çaresizce izlemek zorunda kaldı ve sonunda uruk-hai ler tarafından kaçırıldı.Yüzük Kardeşliği bozulana dek
Kaynak: Peregrin Took
Özetle, harita mühendisliğinin başlıca amacı; yaşadığımız yeryüzünü daha iyi anlamak, planlamak, düzenlemek, izlemek ve yönetmek için
Kaynak: Harita mühendisliği
Şelale çevresinde yapilabilecek aktiviteler, Niagara Parkından büyük şelaleyi ve havaya uçan suların oluşturduğu gökkuşağını izlemek,
Kaynak: Niagara Şelalesi

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.