kadife ne demek?
- 5 sözlük, 5 sonuç.Güncel Türkçe Sözlük
kadife anlamı
is. 1. Yüzeyi belirli uzunlukta bırakılmış ham madde lifleriyle kaplı, parlak, yumuşak kumaş, velur. 2. sf. Bu kumaştan yapılmış, bu kumaşla kaplanmış: "Kardeşimin sırtında kadife tulumu yerine askılı, eski, soluk, paçaları dizlerine kadar inen şortu var." -A. Ağaoğlu. 3. mec. Yumuşak.
is. 1. Yüzeyi belirli uzunlukta bırakılmış ham madde lifleriyle kaplı, parlak, yumuşak kumaş, velur. 2. sf. Bu kumaştan yapılmış, bu kumaşla kaplanmış: "Kardeşimin sırtında kadife tulumu yerine askılı, eski, soluk, paçaları dizlerine kadar inen şortu var." -A. Ağaoğlu. 3. mec. Yumuşak.
Kişi Adları Sözlüğü
Kadife anlamı Köken: Ar.
Cinsiyet: Kız
1. Yüzeyi belirli uzunlukta bırakılmış ham madde lifleriyle kaplı, parlak, yumuşak kumaş.2. Yumuşak, sakin, iyi huylu.
Cinsiyet: Kız
1. Yüzeyi belirli uzunlukta bırakılmış ham madde lifleriyle kaplı, parlak, yumuşak kumaş.2. Yumuşak, sakin, iyi huylu.
Türkçe - İngilizce
kadife anlamı
isim
1) velvet
sıfat
1) velvet
isim
1) velvet
sıfat
1) velvet
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
kadife anlamı
Uskumru büyüklüğünde pulsuz tatlı su balığı.
Uskumru büyüklüğünde pulsuz tatlı su balığı.
Görece -İzmir
Yerleşim Birimleri Sözlüğü
Kadife anlamı
Sivas ili, Koyulhisar ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Sivas ili, Koyulhisar ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
kadife eş anlamlısı
parlak
sf. 1. Parlayan, ışıldayan: "Siyah, çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu." -H. E. Adıvar. 2. Temiz ve ışıklı: "Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı / Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı." -F. N. Çamlıbel. 3. mec. Göze çarpacak kadar başarılı: "Birinci İnönü Harbini parlak bir zaferle kazandık." -A. Gündüz. 4. kaba Yüzü güzel (oğlan).
sf. 1. Parlayan, ışıldayan: "Siyah, çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu." -H. E. Adıvar. 2. Temiz ve ışıklı: "Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı / Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı." -F. N. Çamlıbel. 3. mec. Göze çarpacak kadar başarılı: "Birinci İnönü Harbini parlak bir zaferle kazandık." -A. Gündüz. 4. kaba Yüzü güzel (oğlan).
velur
is. (l ince okunur) Kadife.
is. (l ince okunur) Kadife.
yumuşak
sf. 1. Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı: Pamuk yumuşaktır. 2. Kolaylıkla bükülen, buruşmayan, sert karşıtı: Yaş dallar yumuşak olur. Yumuşak kumaş. 3. Dokunulduğunda hoş bir duygu uyandıran: "Yerde yumuşak kilimler serili geniş odasına bağdaş kurup yerleşiriz." -A. Erhat. 4. Kolaylıkla işlenebilen: "Uzun gagasını yumuşak topraklara sokar, otların kökündeki yaşlığı emerek yaşarmış." -M. Ş. Esendal. 5. Kolay çiğnenen, kolay kesilen: Yumuşak ekmek. 6. Ilıman (iklim), sert karşıtı: Yumuşak iklim. Yumuşak hava. 7. mec. Kaba, hırçın, sert olmayan, kolay yola gelen, uysal. 8. mec. Okşayıcı, tatlı, hoş: "Gözleri yan aralık, kirpiklerinin arasından bana her zamanki yumuşak, tatlı, sonsuz şefkatiyle bakıyor." -Y. Z. Ortaç. 9. mec. Sessiz, hafif: "Onun içinde mutlaka sönüp yanan gizli yumuşak ışıklarla fosforlu bir parıldayış vardır." -A. Ş. Hisar. 10. db. Ötümlü.
sf. 1. Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı: Pamuk yumuşaktır. 2. Kolaylıkla bükülen, buruşmayan, sert karşıtı: Yaş dallar yumuşak olur. Yumuşak kumaş. 3. Dokunulduğunda hoş bir duygu uyandıran: "Yerde yumuşak kilimler serili geniş odasına bağdaş kurup yerleşiriz." -A. Erhat. 4. Kolaylıkla işlenebilen: "Uzun gagasını yumuşak topraklara sokar, otların kökündeki yaşlığı emerek yaşarmış." -M. Ş. Esendal. 5. Kolay çiğnenen, kolay kesilen: Yumuşak ekmek. 6. Ilıman (iklim), sert karşıtı: Yumuşak iklim. Yumuşak hava. 7. mec. Kaba, hırçın, sert olmayan, kolay yola gelen, uysal. 8. mec. Okşayıcı, tatlı, hoş: "Gözleri yan aralık, kirpiklerinin arasından bana her zamanki yumuşak, tatlı, sonsuz şefkatiyle bakıyor." -Y. Z. Ortaç. 9. mec. Sessiz, hafif: "Onun içinde mutlaka sönüp yanan gizli yumuşak ışıklarla fosforlu bir parıldayış vardır." -A. Ş. Hisar. 10. db. Ötümlü.
"kadife" için örnek kullanımlar
Gerçek müzik dinleyicilerinin arşivdeki yerini alan Hikaye, özel kadife kutusunda raflardaki yerini aldı.
The real story is the location of the archive music listeners, custom velvet box, took place on the shelves.
Kaynak: medyafaresi.comÜnlü türkücü Tatlıses; ' BABA sen yoksun, o bariton o kadife sesin de yok, ne olacak sevenlerin HALİ ???
The famous singer Tatlises, 'FATHER you're gone, it is velvety baritone that do not have sound, what will happen STATUS lovers???
Kaynak: mersinim.netPamuklu kadife, işlemeli ipek ve ipek şantuk kumaşlarla dekorasyonda doğal bir konforun sentezi görülecektir.
Cotton velvet, embroidered with silk and silk shantung fabric decoration will appear synthesis of natural comfort.
Kaynak: konut.milliyet.com.trŞahbaz'ın şıklığıyla göz kamaştırdığı gecede Cihan Erman, sahne şovları ve kadife sesiyle dinleyenleri büyüledi.
Shahbaz eye dazzles by its elegance and overnight Jahan Erman, stage shows and velvet voice captivated listeners.
Kaynak: yenialanya.comDevore, geneli şeffaf olacak şekilde olan ve desen yönlü kadife tarzı dokumalı, (nakış işine benzer ama baskı nakıştaki boşluk alanların
Kaynak: Devore (kumaş)
Kaynak: Devore (kumaş)
Bunun yanı sıra kene ve kırmızı kadife akarı gibi bir santimetreden daha büyük olabilen akarlar da mevcuttur. Akarların 50 binden fazla
Kaynak: Akarlar
Kaynak: Akarlar
sıraladığı onlarca romantik kelime ve şarkıcılar için kullandığı “Çikolata renkli” ve “kadife sesli” gibi tanımlamalarla hafızalara yer etmiştir.
Kaynak: Sezen Cumhur Önal
Kaynak: Sezen Cumhur Önal
Bazen saçına kadife fiyonklar takar. Titrek ve tiz bir sesi olan Umbridge her zaman çok renkli giyisiler giyer. Umbridge yarı insanlardan
Kaynak: Dolores Umbridge
Kaynak: Dolores Umbridge
Kot pantolon , kumaş pantolon, keten pantolon, kadife pantolon gibi farklı dokuma ları vardır. Biçimi ne olursa olsun, erkek giyiminin
Kaynak: Pantolon
Kaynak: Pantolon
Yakın Kelimeler
Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
