Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

yumuşak ne demek?

 - 4 sözlük, 4 sonuç.

BSTS / Metalbilim İşlem Terimleri Sözlüğü

yumuşak anlamı İng. soft Alm. weich Fr. mou, doux
Yumuşaklık özelliği olan.

BSTS / Sinema ve Televizyon Terimleri Sözlüğü

yumuşak anlamı İng. soft Alm. weich Fr. peu contrasté
Sinem./TV. Görüntünün karanlık bölümlerinden aydınlık bölümlerine geçişin keskin olmaması, sertlik ile yavanlık arası.

Güncel Türkçe Sözlük

yumuşak anlamı
sf. 1. Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı: Pamuk yumuşaktır. 2. Kolaylıkla bükülen, buruşmayan, sert karşıtı: Yaş dallar yumuşak olur. Yumuşak kumaş. 3. Dokunulduğunda hoş bir duygu uyandıran: "Yerde yumuşak kilimler serili geniş odasına bağdaş kurup yerleşiriz." -A. Erhat. 4. Kolaylıkla işlenebilen: "Uzun gagasını yumuşak topraklara sokar, otların kökündeki yaşlığı emerek yaşarmış." -M. Ş. Esendal. 5. Kolay çiğnenen, kolay kesilen: Yumuşak ekmek. 6. Ilıman (iklim), sert karşıtı: Yumuşak iklim. Yumuşak hava. 7. mec. Kaba, hırçın, sert olmayan, kolay yola gelen, uysal. 8. mec. Okşayıcı, tatlı, hoş: "Gözleri yan aralık, kirpiklerinin arasından bana her zamanki yumuşak, tatlı, sonsuz şefkatiyle bakıyor." -Y. Z. Ortaç. 9. mec. Sessiz, hafif: "Onun içinde mutlaka sönüp yanan gizli yumuşak ışıklarla fosforlu bir parıldayış vardır." -A. Ş. Hisar. 10. db. Ötümlü.

Türkçe - İngilizce

yumuşak anlamı
sıfat
1) soft
2) tender
3) smooth
4) gentle
5) floppy
6) mild
7) bland
8) mellow
9) supple
10) malleable
11) lenient
12) ductile
13) limp
14) light
15) flaccid
16) spongy
17) kindly
18) easygoing
19) flabby
20) yielding
21) velvet
22) benignant
23) lax
24) effeminate
25) pulpy
26) soft-boiled
27) kid-glove

yumuşak eş anlamlısı

hafif
sf. 1. Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni, ağır karşıtı. 2. Güç veya yorucu olmayan, kolay: Hafif bir iş. 3. Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa: Hafif bir kadın. 4. Miktarı az, sindirimi kolay (yiyecek): "Onlar da akşam yemeğini pek hafif yerlerdi." -S. F. Abasıyanık. 5. Kalınlığı veya yoğunluğu az olan: "Dışarıda yanan lambanın aydınlığıyla burası hafif bir karanlık içindeydi." -M. Ş. Esendal. 6. Etkisi az olan, sert karşıtı: Hafif bir içki. 7. Önemli olmayan: Hafif bir ceza. 8. Çok dik olmayan (sırt, yokuş): "Hafif bir meyilden indik." -H. R. Gürpınar. 9. Gücü az olan, belli belirsiz: "Kaskatı kesilmiş vücudu, suyun hafif akıntısına uyarak yavaş yavaş uzaklaştı." -R. N. Güntekin. 10. Sıkıntısız, ferah, rahat: Kendimi bugün çok hafif hissediyorum.
kaba
sf. 1. Özensiz, gelişigüzel yapılmış, zevksiz, sakil, ince karşıtı: "Cebinden kaba fil dişi saplı bir de çakı çıkardı." -Ö. Seyfettin. 2. Taneleri iri: Kaba çakıl. 3. Terbiyesiz, görgüsü kıt, nezaketsiz (kimse): "Kaba, hantal, şivesiz bir sürü adamlar kafesinin önüne toplanırlar." -R. H. Karay. 4. Hafif olduğu hâlde kalın veya hacimli: "Kaba bir yün döşekle temiz bir şilte, yastık yorgan buldum." -H. R. Gürpınar. 5. is. Kuyruk sokumunun her iki yanındaki şişkin yer. 6. mec. Terbiyeye, inceliğe aykırı, çirkin, kötü: "Çocuklardan biri ağzından çok fena, çok kaba bir şey kaçırdı." -O. C. Kaygılı.
ötümlü
sf. db. Ciğerlerden gelen havanın ses yolundaki sivrilmiş ve gerilmiş kapalı bir engele çarpmasıyla oluşan (ünsüz), titreşimli, sürekli, yumuşak, tonlu, sedalı.
sessiz
sf. 1. Sesi olmayan, ses çıkarmayan. 2. Ses, gürültü çıkarmadan yapılan: Sessiz çalışma. 3. Ses olmayan: "Anadolu'nun yüksek yaylalarına has, sessiz, pussuz, boz renkli gecelerden biriydi." -R. N. Güntekin. 4. Az konuşan, suskun. 5. Yumuşak huylu, kendi hâlinde ve sakin (kimse): "Kız kardeşi Deniz Yolları levazımında çalışan sessiz bir adamla evlidir." -M. Ş. Esendal. 6. zf. Ses ve gürültü çıkarmadan. 7. is. db. Ünsüz.
tatlı
sf. 1. Şeker tadında olan: Tatlı nar. Tatlı elma. 2. Acı olmayan, içilebilen, yenilebilen: Tatlı su. Tatlı salatalık. 3. is. Şekerle veya şekerli şeylerle yapılan yiyecek: Baklava, revani, lokma birer tatlıdır. 4. zf. Hoşa gidecek bir biçimde, tatlılıkla: Ne tatlı bakıyordu. 5. mec. İnsanı çeken, göze, kulağa hoş gelen, rahatlatan, dinlendiren, sevindiren: "Bu acı adam, tatlı ve nüktedandı." -Y. Z. Ortaç.
uysal
sf. 1. Başkalarına kolayca uyabilen, sözlerini dinleyip karşı gelmeyen, yumuşak başlı: "Kadın uysal olduğu zaman kuvvetlidir." -A. Gündüz. 2. zf. Başkalarına kolayca uyabilen, sözlerini dinleyip karşı gelmeyen, yumuşak başlı bir biçimde: "Ona vefasızlıkta biraz düşünceli davranmayı yararlı buluyor, yalnızca bulduklarında yeni başkana pek uysal davranıyorlardı." -M. Ş. Esendal.

yumuşak zıt anlamlısı

katı
(I) sf. 1. Sert, yumuşak karşıtı: "Bu hâl, onu ilk defa giyilen katı gömlek gibi sıkıyordu." -F. R. Atay. 2. mec. Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz, zalim: Katı yürekli. Katı davranış. 3. mec. Düşünce ve davranışlarında belli ilkelere sıkı sıkıya bağlı olan. 4. fiz. Sıvıların ve gazların tersine, içinde bulunduğu kabın veya üstünde bulunduğu yerin biçimini almayan, sulp. 5. zf. esk. Çok, aşırı derecede: "Susadım ol dem hararetten katı / Sundular bir cam dolusu şerbeti." -Süleyman Çelebi.
katı
(II) is. hay. b. Taşlık.
sert
sf. 1. Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı: Sert tahta. 2. Esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen: "Tabakanın sert yaylı kapağını tak diye kapatıyor." -T. Buğra. 3. Kolay dayanılmayan, zor katlanılan, etkili, yumuşak karşıtı: Sert iklim. Sert hava. 4. Güçlü kuvvetli: "Kapıyı kapadı, döndü, sert adımlarla ilerledi." -M. Ş. Esendal. 5. Sarsıcı niteliği olan, çarpıcı, keskin, hafif karşıtı: Sert şarap. Sert tütün. 6. Bağışlaması, hoşgörüsü olmayan: "Birçokları beni dik ve sert olduğum için belki sevmiyorlardı." -M. Ş. Esendal. 7. Gönül kırıcı, katı, ters: "Hayatında kimseye sert muamele etmedi ve öfke yüzü göstermedi." -N. F. Kısakürek. 8. zf. Gönül kırıcı, katı, ters bir biçimde: "Ben de ona bile bile sert çıkıştım." -A. Kabaklı. 9. mec. Hırçın, öfkeli, hiddetli: Sert ses. "Zaten Atatürk'ün ne vakit öfkesine kapılarak herhangi bir kimseye karşı herhangi bir sert harekette bulunduğunu kim hatırlar?" -Y. K. Karaosmanoğlu. 10. mec. Titizlikle uygulanan, sıkı: Sert bir yönetim. 11. db. Ötümsüz.

"yumuşak" için örnek kullanımlar

Son derece yumuşak düşmesine rağmen 1 dakika yerde yatması da bundan.
1 minute cancellation of the place ultra-soft in spite of falling from it.
Kaynak: fanatik.com.tr
Hakem kanadı, federasyon kadar yumuşak değerlendirme yapmıyor.
Referee wing, soft-evaluation does not make up the federation.
Kaynak: hurriyet.com.tr
Aslında beklenilen daha yumuşak, daha tatlı, daha verici, daha anaç olması.
In fact, the expected softer, sweeter, more transmitter to be more motherly.
Kaynak: ekonomi.milliyet.com.tr
2012 yılı ile ilgili açıklanan verilerde yumuşak inişin etkilerini gördük.
We saw the effects of a soft landing on the data described in the year 2012.
Kaynak: ekohaber.com.tr
Elektronik ve bilgisayar alanında, yumuşak hata yanlış oluşan bir sinyal hatasıdır. Hatalar donanımdaki bir hatadan dolayı, yanlış
Kaynak: Yumuşak hata
mesken kenesi, ağıl kenesi ya da ahır kenesi olarak bilinirler. İngilizce adından (soft tick) Türkçeye uyarlanan yumuşak kene adı da kullanılır.
Kaynak: Kış kenesigiller
Okunuşu yumuşak ge dir. Kafkas dilleri nde ise boğazıl bir h gibidir. Azeri, Kırım Tatar ve Tatar Türkçelerinde kullanımı : Türkçede bir
Kaynak: Ğ
Özellikleri : Kabuğunun üzeri yumuşak deriyle kaplıdır. Üst tarafı yeşilimsi kahverengidir üzerinde küçük yuvarlak sarı lekeler bulunur.
Kaynak: Nil kaplumbağası
Kapadokya, (Kappadokia) Bölge 60 milyon yıl önce; Erciyes , Hasandağı ve Güllüdağ'ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak
Kaynak: Kapadokya
Ne power metal kadar yumuşak ve melodiktir ne de thrash metal kadar agresif ve serttir. 80'li yıllarda Motörhead 'in çıkışıyla bayağı
Kaynak: Speed metal
İpek, İpekböceği nin ürettiği yumuşak, parlak bir liftir. İpekböceği bir tırtıldır ve bu lifi kendine koza örmek için üretir.
Kaynak: İpek (lif)
Grafit, yumuşak, yağlı, kâğıtta iz bırakan, siyah renkli bir katı maddedir. Grafit, yağ haline getirilip makinelerde, çalışan parçaların
Kaynak: Grafit
Saint-Cloud porselen Fransız kasabası Saint-Cloud 'da 17nci yüzyıl sonundan 18nci yüzyıl ortalarına kadar üretilen bir yumuşak hamur
Kaynak: Saint-Cloud porseleni
Horlama, genellikle Uyku boyunca solunum yolu boşluğunun yutak bölgesindeki, anatomik yumuşak dokuların gevşemesi nedeniyle meydana gelen
Kaynak: Horlama
Krem peynir, krema ya da krema ve süt karışımından yapılarak bekletilmeden tüketilen yumuşak ve pürüzsüz peynir . yumuşak bir tadı
Kaynak: Krem peynir
Neshi-Yazı“; خط نسخ, nasḵ) özellikle Osmanlılar tarafından yazmalarda kullanılan, yumuşak, köşeleri yuvarlaklaşmış, işlek bir yazı türü
Kaynak: Nesih
İshal veya diyare (Rumca : διαρροή sızıntı, "akıp gitme") dışkının sık olarak sulu veya yumuşak çıkması durumudur. İshal kesinlikle bir
Kaynak: İshal
Lor, yumuşak kıvamlı peynir altı suyunun pıhtılaştırılması ile elde edilen bir süt ürünüdür. Kısa ömürlüdür. Tuzlu veya tuzsuz olarak
Kaynak: Lor
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.