Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

sert ne demek?

 - 4 sözlük, 5 sonuç.

BSTS / Metalbilim İşlem Terimleri Sözlüğü

sert anlamı İng. hard Alm. hart Fr. dur
Sertlik özelliği gösteren.

Güncel Türkçe Sözlük

sert anlamı
sf. 1. Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı: Sert tahta. 2. Esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen: "Tabakanın sert yaylı kapağını tak diye kapatıyor." -T. Buğra. 3. Kolay dayanılmayan, zor katlanılan, etkili, yumuşak karşıtı: Sert iklim. Sert hava. 4. Güçlü kuvvetli: "Kapıyı kapadı, döndü, sert adımlarla ilerledi." -M. Ş. Esendal. 5. Sarsıcı niteliği olan, çarpıcı, keskin, hafif karşıtı: Sert şarap. Sert tütün. 6. Bağışlaması, hoşgörüsü olmayan: "Birçokları beni dik ve sert olduğum için belki sevmiyorlardı." -M. Ş. Esendal. 7. Gönül kırıcı, katı, ters: "Hayatında kimseye sert muamele etmedi ve öfke yüzü göstermedi." -N. F. Kısakürek. 8. zf. Gönül kırıcı, katı, ters bir biçimde: "Ben de ona bile bile sert çıkıştım." -A. Kabaklı. 9. mec. Hırçın, öfkeli, hiddetli: Sert ses. "Zaten Atatürk'ün ne vakit öfkesine kapılarak herhangi bir kimseye karşı herhangi bir sert harekette bulunduğunu kim hatırlar?" -Y. K. Karaosmanoğlu. 10. mec. Titizlikle uygulanan, sıkı: Sert bir yönetim. 11. db. Ötümsüz.

Türkçe - İngilizce

sert anlamı
sıfat
1) hard
2) tough
3) harsh
4) rigid
5) stiff
6) rough
7) strong
8) solid
9) firm
10) severe
11) sharp
12) fierce
13) violent
14) strict
15) stern
16) heavy
17) drastic
18) bitter
19) rigorous
20) brutal
21) stringent
22) inclement
23) grim
24) adamant
25) brisk
26) austere
27) stark
28) crusty
29) pungent
30) gruff
31) bad
32) hot
33) boisterous
34) keen
35) hardening
36) unbending
37) forbidding
38) unkind
39) flinty
40) sound
41) surly
42) heady
43) intemperate
44) smart
45) vehement
46) short
47) starchy
48) exacting
49) bossy
50) unyielding
51) cutting
52) acrid
53) granite
54) starched
55) tart
56) iron
57) unrelenting
58) unshaded
59) sclerous
60) caustic
61) incompressible
62) round
63) gusty
64) astringent
65) ungentle
66) pointed
67) granitic
68) inelastic
69) nappy
70) exact
71) ironclad
72) shrewd
73) spanking
74) Spartan
75) spiky
76) hard-hitting
77) hard-bitten
78) stand-up
79) hard-and-fast
80) hard-set
81) short-spoken
82) sharp-set
83) heavy-handed
84) get-tough
85) cast-iron
86) ill-natured
zarf
1) hard
isim
1) hard line

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

sert anlamı
Uzun süre kırlarda, köyden uzakta kalarak yozlaşmış manda : Bugün sert tutmağa gideceğiz.

Karacal *Terme -Samsun

sêrt anlamı
Sırt, bayır

Rize

sert eş anlamlısı

katı
(I) sf. 1. Sert, yumuşak karşıtı: "Bu hâl, onu ilk defa giyilen katı gömlek gibi sıkıyordu." -F. R. Atay. 2. mec. Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz, zalim: Katı yürekli. Katı davranış. 3. mec. Düşünce ve davranışlarında belli ilkelere sıkı sıkıya bağlı olan. 4. fiz. Sıvıların ve gazların tersine, içinde bulunduğu kabın veya üstünde bulunduğu yerin biçimini almayan, sulp. 5. zf. esk. Çok, aşırı derecede: "Susadım ol dem hararetten katı / Sundular bir cam dolusu şerbeti." -Süleyman Çelebi.
katı
(II) is. hay. b. Taşlık.
ötümsüz
sf. db. Ciğerlerden gelen havanın ağız boşluğundaki tam kapalı veya yarı kapalı engellere çarpmasıyla oluşan (ünsüz), titreşimsiz, süreksiz, tonsuz, sedasız, sert.
sıkı
sf. 1. Dar: Sıkı bir kemer. 2. İyice sıkıştırılmış, doldurulmuş, tıkız, gevşek olmayan: Sıkı bir denk. 3. Zorlu, güçlü ve etkili: "En sıkı ve katı bir merkeziyet sistemi, bugün diğer faaliyet merkezlerini bloke edebilir." -B. Felek. 4. Dikkatli, titiz ve göz yummadan uygulanan: "Ankaralılarla münasebetlerinde her zaman sıkı bir ahlak ve seviye kontrolüne tabi tutuldu." -Y. K. Karaosmanoğlu. 5. İlkelerine çok bağlı, hoşgörüsü olmayan, katı. 6. Yoğun: "Samsun'a geldiğimi ve kendisiyle daha sıkı temasta bulunmak istediğimi bildirdim." -Atatürk. 7. Cimri. 8. zf. Sıkıca, iyice: Sıkı giyinmek. 9. is. Disiplin. 10. is. Zorlayıcı durum: Sıkıya gelmemek. Sıkıyı görünce kaçtı. 11. is. Ağızdan dolma ateşli silahlarda, barut ve kurşunun üstünden namluya sokulup bastırılan bez ve kâğıt parçaları vb. şeylerin tümü: "İlk sıkıyı babam attı." -S. Kocagöz. 12. Güçlü ve çabuk, hızlı: "Karabalçıklı çiftliği, kasabadan sıkı yürüyüşle bir saat çeker." -R. N. Güntekin.
ters
(I) sf. 1. Gerekli olan duruma karşıt, zıt. 2. is. Bir şeyin içe gelen yanı, arkası: "Elinin tersiyle küçük bir tokat vurmuştu." -Ç. Altan. 3. is. Kesici bir aletin kesmeyen yanı: "Kollarına bıçağın tersiyle birkaç tane vurmuşlar." -M. Ş. Esendal. 4. mec. Uygun olmayan, elverişsiz, münasebetsiz: "Ters sözlerinle, fazilet iddialarınla beni hırpalama." -H. C. Yalçın. 5. mec. Gönül ve cesaret kırıcı, huysuz, sert: "Ters adamın işi de ters gider." -M. Ş. Esendal. 6. is. mec. Bir şeyin aksi, karşıtı: Anlattığının tersi anlaşılınca utandı.
ters
(II) is. Hayvan pisliği.

sert zıt anlamlısı

hafif
sf. 1. Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni, ağır karşıtı. 2. Güç veya yorucu olmayan, kolay: Hafif bir iş. 3. Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa: Hafif bir kadın. 4. Miktarı az, sindirimi kolay (yiyecek): "Onlar da akşam yemeğini pek hafif yerlerdi." -S. F. Abasıyanık. 5. Kalınlığı veya yoğunluğu az olan: "Dışarıda yanan lambanın aydınlığıyla burası hafif bir karanlık içindeydi." -M. Ş. Esendal. 6. Etkisi az olan, sert karşıtı: Hafif bir içki. 7. Önemli olmayan: Hafif bir ceza. 8. Çok dik olmayan (sırt, yokuş): "Hafif bir meyilden indik." -H. R. Gürpınar. 9. Gücü az olan, belli belirsiz: "Kaskatı kesilmiş vücudu, suyun hafif akıntısına uyarak yavaş yavaş uzaklaştı." -R. N. Güntekin. 10. Sıkıntısız, ferah, rahat: Kendimi bugün çok hafif hissediyorum.
yumuşak
sf. 1. Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı: Pamuk yumuşaktır. 2. Kolaylıkla bükülen, buruşmayan, sert karşıtı: Yaş dallar yumuşak olur. Yumuşak kumaş. 3. Dokunulduğunda hoş bir duygu uyandıran: "Yerde yumuşak kilimler serili geniş odasına bağdaş kurup yerleşiriz." -A. Erhat. 4. Kolaylıkla işlenebilen: "Uzun gagasını yumuşak topraklara sokar, otların kökündeki yaşlığı emerek yaşarmış." -M. Ş. Esendal. 5. Kolay çiğnenen, kolay kesilen: Yumuşak ekmek. 6. Ilıman (iklim), sert karşıtı: Yumuşak iklim. Yumuşak hava. 7. mec. Kaba, hırçın, sert olmayan, kolay yola gelen, uysal. 8. mec. Okşayıcı, tatlı, hoş: "Gözleri yan aralık, kirpiklerinin arasından bana her zamanki yumuşak, tatlı, sonsuz şefkatiyle bakıyor." -Y. Z. Ortaç. 9. mec. Sessiz, hafif: "Onun içinde mutlaka sönüp yanan gizli yumuşak ışıklarla fosforlu bir parıldayış vardır." -A. Ş. Hisar. 10. db. Ötümlü.

"sert" için örnek kullanımlar

Kaleye sert bir şut göndermek isteyen Diego Angelo baraja takılıyor.
Diego wants to send a hard shot to the castle Angelo teases dam.
Kaynak: habergazete.com
Bir pozisyonda vatandaşı Batalla'ya sert bir şekilde girince, ortam gerildi.
A position as a citizen enters a hard Batalla, media tightened.
Kaynak: fanatik.com.tr
Bütün açıklamalar ve sert eleştirilerin dini dayanakları var.
All comments and criticisms are hard to have a religious basis.
Kaynak: hakimiyet.com
dakikada Hilbert'in sağ çaprazdan sert şutunu kaleci Isaksson kornere çeldi.
was tipped to a corner by the keeper Isaksson hard shots right diagonally Hilbert minutes.
Kaynak: fotomac.com.tr
Çok yumuşak (sertliği az olan) mineraller sürtülme esnasında tozlarını sert mineral üzerinde bırakabileceğinden, sanki sert minerali çizmiş
Kaynak: Mohs sertlik skalası
Süreksiz sert ünsüz lerle biten sözcüklerin, ünlü yle başlayan bir ek aldıklarında, sözcüklerin sonundaki ç, k, p, t ünsüzlerinin
Kaynak: Ünsüz yumuşaması
çayır kenesi, otlak kenesi ya da mera kenesi olarak bilinirler. İngilizce adından (hard tick) Türkçeye uyarlanan sert kene adı da kullanılır.
Kaynak: Yaz kenesigiller
psychedelic rock 'a dayanan bir rock and roll tarzıdır. Elektro gitar , bas gitar ve davulların sert şekilde kullanılması tipik özelliğidir.
Kaynak: Hard rock
Klarinet (klarinet ya da gırnata), sert ve dayanıklı ağaçlardan genellikle de abanoz ağacından yapılan üflemeli bir çalgı türüdür.
Kaynak: Klarnet
Cam, çoğunlukla saydam veya yarısaydam halde kullanılan, genellikle sert, kırılgan olan ve sıvıların muhafazasına imkân veren inorganik
Kaynak: Cam
Odun veya tahta, ağaç ların gövde lerini ve dal larını meydana getiren sert bir madde dir. İnşaat malzeme si, kâğıt ve yakıt yapımında
Kaynak: Tahta
Golf, doğada özel olarak yapılmış bir sahada golf sopaları ve küçük sert bir top la oynanan bir oyundur. Oyunun amacı, sahanın belirlenmiş
Kaynak: Golf

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.