kaba sf. 1. Özensiz, gelişigüzel yapılmış, zevksiz, sakil, ince karşıtı:
"Cebinden kaba fil dişi saplı bir de çakı çıkardı." -Ö. Seyfettin. 2. Taneleri iri:
Kaba çakıl. 3. Terbiyesiz, görgüsü kıt, nezaketsiz (kimse):
"Kaba, hantal, şivesiz bir sürü adamlar kafesinin önüne toplanırlar." -R. H. Karay. 4. Hafif olduğu hâlde kalın veya hacimli:
"Kaba bir yün döşekle temiz bir şilte, yastık yorgan buldum." -H. R. Gürpınar. 5.
is. Kuyruk sokumunun her iki yanındaki şişkin yer. 6.
mec. Terbiyeye, inceliğe aykırı, çirkin, kötü:
"Çocuklardan biri ağzından çok fena, çok kaba bir şey kaçırdı." -O. C. Kaygılı.
kereste is. (kere'ste) 1. Tomrukların boyuna biçilmesiyle elde edilen ve marangozlukla inşaatta kullanılan nitelikli ağaç:
"Dağdan kestim kereste / Kuş besledim kafeste." -Halk türküsü. 2. Ayakkabı yapımında kullanılan gereç. 3.
mec. Kaba saba kimse, kalas:
"Gözünü oyarım vallahi kereste!" -S. F. Abasıyanık.