hazır sf. 1. Bir iş yapmak için gereken her şeyi tamamlamış olan, anık, amade, müheyya:
"İçindeki her şeyle birlikte dünyayı fethetmeye artık kendilerini hazır hissediyorlardı." -İ. O. Anar. 2. Belli bir işe yarayacak, kullanılacak bir duruma getirilmiş:
Yemek hazır, buyurun. 3. Belirli bir biçimde yapılmış olarak satılan, alıcı bekleyen, ısmarlama karşıtı:
Hazır elbise. Hazır ayakkabı. 4.
zf. Bu fırsattan yararlanarak:
"Hazır çıkmışken yağ ile pirinç alayım." -R. N. Güntekin.
şık(I)
sf. 1. Güzel, zarif, modaya uygun:
Şık bir elbise. 2. Güzel, modaya uygun giyinmiş olan:
"Daima müzik vardı, şık kadınlar vardı." -H. E. Adıvar. 3.
mec. Yerinde, uygun:
"Herkesin içinde dans öğrenmem şık olur." -P. Safa.
şık(II)
is. Seçenek:
Sizin için iki şık var, ya çalışacaksınız ya bu işten vazgeçeceksiniz. tetik(I)
is. Ateşli silahlarda ateşlemeyi sağlamak için çekilen küçük parça.
tetik(II)
sf. 1. Çabuk davranan, çevik, dikkatli, uyanık. 2. Dikkat ve özen gerektiren, nazik:
Tetik iş.