kavzamak ne demek?
- 3 sözlük, 5 sonuç.Güncel Türkçe Sözlük
kavzamak anlamı
(-i) hlk. 1. Sıkı tutmak, kavramak. 2. Korumak, muhafaza etmek.
(-i) hlk. 1. Sıkı tutmak, kavramak. 2. Korumak, muhafaza etmek.
Tarama Sözlüğü
kavzamak anlamı
Kavramak, yakalamak
Kavramak, yakalamak
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
kavzamak anlamı
Korumak.
Korumak.
-Uşak
-Denizli
*Bergama -İzmir
*Alaşehir, *Kırkağaç -Manisa
Eğrigöz -Kütahya
*Ilgaz -Çankırı
Tekeler *Silifke -İçel
*Marmaris, Çömlekçi -Muğla
kavzamak anlamı
1. Karşısındakine im vermek için bir yerini hafifçe çimdiklemek: Bacağımı kavzadığın zaman iş işten geçmişti. 2. Acıyan yeri tutmak.
1. Karşısındakine im vermek için bir yerini hafifçe çimdiklemek: Bacağımı kavzadığın zaman iş işten geçmişti. 2. Acıyan yeri tutmak.
kavzamak anlamı
Bir şeyin yerini değiştirmek, başka yere götürmek: Şu kitapları benim odama kavzasan iyi olur.
Bir şeyin yerini değiştirmek, başka yere götürmek: Şu kitapları benim odama kavzasan iyi olur.
Kerkük
kavzamak eş anlamlısı
korumak
(-i, -den) 1. Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek: "Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur." -O. S. Orhon. 2. Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek, himaye etmek: "Beni kendi kardeşi gibi sever, babasının hışmından korurdu." -R. Enis. 3. (-i) Tehlikeye karşı denetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek: Yurdu korumak. 4. (-i) Tehlikeli, zararlı durumları önlemek: İlaçla meyveleri korudu. 5. (-i) mec. Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek: Üstünü başını biraz korusaydın bu kadar kirlenmezdi. 6. (-i) mec. Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek: Geleneklerini koruyorlar. 7. (-i) mec. Karşılamak, denk gelmek: Bu işin geliri masrafını korumaz.
(-i, -den) 1. Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek: "Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur." -O. S. Orhon. 2. Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek, himaye etmek: "Beni kendi kardeşi gibi sever, babasının hışmından korurdu." -R. Enis. 3. (-i) Tehlikeye karşı denetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek: Yurdu korumak. 4. (-i) Tehlikeli, zararlı durumları önlemek: İlaçla meyveleri korudu. 5. (-i) mec. Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek: Üstünü başını biraz korusaydın bu kadar kirlenmezdi. 6. (-i) mec. Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek: Geleneklerini koruyorlar. 7. (-i) mec. Karşılamak, denk gelmek: Bu işin geliri masrafını korumaz.
muhafaza etmek
1) korumak, saklamak: "O, yine de sevenler zümresine olan bağını muhafaza eder." -N. F. Kısakürek. 2) olduğu gibi bırakmak, kapatmak.
1) korumak, saklamak: "O, yine de sevenler zümresine olan bağını muhafaza eder." -N. F. Kısakürek. 2) olduğu gibi bırakmak, kapatmak.
Yakın Kelimeler
Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
