cilve is. 1. Hoşa gitmek için yapılan davranış, kırıtma, naz:
"Romantik devirlerde bu nevi cilvelere aşk mâni olurdu, şimdi de kültür." -P. Safa. 2.
mec. Görünme, ortaya çıkma, tecelli:
"Denizin çok cilvelerini tattık, diyordu." -R. N. Güntekin.
işve is. Kadınların ilgi çekmek, gönül çelmek için takındıkları hoş, aldatıcı tavır, kırıtma, naz, cilve, eda:
"Yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri, işveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri..." -Y. K. Beyatlı.