Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

kırnak ne demek?

 - 5 sözlük, 14 sonuç.

BSTS / Tarih Terimleri Sözlüğü

kırnak anlamı
bakınız» karavaş.

Divanü Lügati't-Türk

kırnak anlamı
(Yabaku, Kay, Çumul, Basmıl, Oğuz, Yemek, Kıpçak) cariye
kırnak anlamı
cariye
kırnak anlamı
kız, çocuk; cariye; pahalı nesne
kırnak anlamı
koz

Güncel Türkçe Sözlük

kırnak, -ğı anlamı
is. hlk. 1. Cariye. 2. sf. Çalımlı, süslü (kimse). 3. sf. Güzel, titiz. 4. sf. Cilveli, oynak (kadın). 5. sf. Boylu boslu. 6. sf. Çevik.

Tarama Sözlüğü

kırnak anlamı
Cariye, halayık

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

kırnak anlamı
Cimri, pinti

Abbaslık -Bilecik

kırnak anlamı
1. Çalımlı, süslü gezen (kimse). 2. Güzel, titiz, çevik : İnsanın kırnağı, hayvanın rehvanı sevilir. 3. Boyu bosu yerinde olan. 4. Cilveli, oynak (kadın). 5. Güzel kız ya da kadın işçi.
kırnak anlamı
Becerikli.

İleydağı *Uluborlu -Isparta

kırnak anlamı
1. Yel etkisiyle karları gidip, çıplak kalan yamaç ve tepeler. 2. Ağaçsız,, çıplak ve taşlık tepeler.
kırnak anlamı
Arının üçüncü oğulu.

Dağkadı *Karacabey -Bursa

kırnak anlamı
1. Oyun bozan, kalleş. 2. Alıngan. 3. bakınız» kımsır.
kırnak anlamı
1. Buyrukaltı, uşak, hizmetçi. 2. Cariye.

kırnak eş anlamlısı

cariye
is. (ca:riye) esk. Yabancı ülkelerden kaçırılıp özgürlükten yoksun bırakılan, alınıp satılabilen, her konuda efendisinin isteklerine bağlı bulunan genç kadın, halayık: "Ben dedi, zevce ile cariye arasındaki farkı hâlâ anlamış değilim." -P. Safa.
çevik
sf. Kolaylık ve çabuklukla davranan, tetik, atik: "Sofrada Atatürk'ün pek kuvvetli ve çevik birkaç arkadaşı vardı." -F. R. Atay.
güzel
sf. 1. Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı: Güzel kız. Güzel çiçek. Yalının en güzel odası bizimdi. 2. İyi, hoş: "Güzel şey canım, milletvekili olmak!" -Ç. Altan. 3. Beklenene uygun düşen ve başarı düşüncesi uyandıran: Güzel bir fırsat. 4. Soyluluk ve ahlaki üstünlük düşüncesi uyandıran: Güzel duygular. Güzel hareketler. 5. Görgü kurallarına uygun olan. 6. Sakin, hoş (hava): Güzel bir gece. 7. Okşayıcı, aldatıcı, kandırıcı: Güzel vaatler. 8. Pek iyi, doğru: Güzel güzel amma! 9. is. Güzel kız veya kadın. 10. is. Güzellik kraliçesi. 11. zf. Hoşa giden, beğenilen, iyi, doğru bir biçimde: Güzel konuştu. 12. zf. Adamakıllı, şiddetli: ": Karıkoca bu kuzu yüzünden güzel bir kavga ettiler." -Ö. Seyfettin.
titiz
sf. 1. Çok dikkat ve özenle davranan veya böyle davranılmasını isteyen (kimse), memnun edilmesi güç, müşkülpesent. 2. Temizliğe aşırı düşkün olan (kimse): "Kendisi gayet titiz, kibirli, azametli, öfkeli olduğu için hizmetçileri ve adamları korkarlar imiş." -A. Rasim. 3. Huysuz, öfkeli: "Hem bezgin hem titiz ve sinirli bir hâli var." -Y. K. Karaosmanoğlu.

Yakın Kelimeler

(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.