adamakıllı zf. (ada'makıllı) Gereğinden çok, iyice:
"Yazıları nihayet sökmeyi başardığında adamakıllı şaşırdı." -İ. O. Anar.
aldatıcı sf. Aldatma niteliği olan, yanıltıcı, kandırıcı:
"Bu şekil şümulü, tesiri ve aldatıcı mahiyeti bakımından korkunçtur." -N. Hikmet.
doğru sf. 1. Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı. 2. Gerçek, yalan olmayan:
Doğru haber. 3. Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun:
"Bunları sana şimdiden söylemek daha doğrudur." -A. Gündüz. 4.
is. Gerçek, hakikat:
"Söyleyin doğrusunu, siz insanoğlunun ahlaklı olabileceğine inanmıyorsunuz." -N. Ataç. 5.
is. mat. İki nokta arasındaki en kısa çizgi:
İki noktadan yalnız bir doğru geçebilir. 6.
zf. Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde:
Çocuk doğru okudu. 7.
zf. Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca. 8.
zf. Yakın, yakınlarında:
"Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu." -F. R. Atay. 9.
e. Karşı yönünce:
"Börekçi fırınının karşısındaki dört köşe taşlar döşeli, iki yanı ağaçlı yoldan çarşıya doğru yürüyordu." -Y. Atılgan. 10.
mec. Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu.
iyi sf. 1. İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı:
"Bir aralık iyi fal bildiğimi haremde duyurdum." -F. R. Atay. 2. Bol, yararlı, kazançlı:
İyi yağmur yağdı. 3. Çok:
İyi para kazandı. 4. Uğurlu, hayırlı, iyilik getiren:
İyi haber. 5. Esen, sağlıklı:
"İyi ve sıhhatli olduğumu bildirebilirsiniz." -N. F. Kısakürek. 6. Yerinde, uygun:
İyi bir cevap. 7. Doğru olan:
İyisi bu işe karışmamaktır. 8. Yeterli, yetecek miktarda olan:
Bu yün, hırka için iyidir. "Annemin simasını şimdi iyi hatırlayamıyorum." -Y. K. Beyatlı. 9.
is. Öğrencinin değerlendirilmesinde kullanılan orta ile pekiyi arasındaki not. 10.
zf. İstenilen, beğenilen, yerinde, yararlı, uygun bir biçimde:
İyi konuştu. "Bunun çocukları iyi çıktıkları için ölünceye kadar babalarına bakmışlar." -M. Ş. Esendal.
kandırıcı sf. 1. İnandırıcı. 2. Aldatıcı. 3. İçme isteğini giderici.
şiddetli sf. 1. Etkisi çok olan, zorlu:
"Bir aralık rahmetli babam şiddetli bir romatizmaya tutulmuştu." -F. R. Atay. 2. Hızlı:
"Şiddetli yağmurun damlaları camı dövüyordu." -R. Enis. 3. Aşırı:
Şiddetli geçimsizlik.