Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

kibar ne demek?

 - 4 sözlük, 4 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

kibar anlamı
sf. 1. Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan (kimse): "İşte senin bu kibar, bu efendi hâllerine bayılıyorum." -Y. Z. Ortaç. 2. Seçkin, değerli: "Fazla bolluk da görmemiş bir ailenin kibar eşyaları sessiz bir şekilde âdeta hitap ediyordu." -S. F. Abasıyanık. 3. Zengin, soylu, köklü (kimse, aile): "Telefona giderek kibar ve varlıklı insanlara has bir şive ile köşkten otomobili istetti." -H. Taner. 4. is. esk. Büyükler, ulular.

Kişi Adları Sözlüğü

Kibar anlamı Köken: Ar.
Cinsiyet: Kız
1. Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan. 2. Seçkin, değerli. 3. Zengin, soylu. 4. Büyükler, ulular.
Cinsiyet: Erkek
1. Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan. 2. Seçkin, değerli. 3. Zengin, soylu. 4. Büyükler, ulular.

Türkçe - İngilizce

kibar anlamı
sıfat
1) polite
2) courteous
3) nice
4) gentle
5) urbane
6) refined
7) elegant
8) genteel
9) attentive
10) civil
11) chivalrous
12) mild
13) bland
14) polished
15) civilized
16) fashionable
17) gallant
18) courtly
19) exquisite
20) aristocratic
21) distingue
22) sharp
23) aristocratical
24) douce
25) parliamentary
26) blancmange
27) well-mannered
28) kid-glove
29) well-born
30) well-disposed

Yerleşim Birimleri Sözlüğü

Kibar anlamı
İzmir ili, Kiraz ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

kibar eş anlamlısı

değerli
sf. Değeri olan veya değeri yüksek olan, kıymetli: "Bu defaki gidişimizde, eşyamızın arasında taç gibi değerli bir parça da vardı." -A. Kutlu.
seçkin
sf. 1. Benzerleri arasında niteliklerinin yüksekliğiyle göze çarpan, üstün, mümtaz, güzide, mutena: "Burası seçkin konukların ağırlandığı yerdi." -İ. O. Anar. 2. Bir toplumda saygın ve etkin mevkilerde bulunan ve toplumun eğitim, ekonomi, siyaset, askeriye, din, sanat vb. alanlarıyla ilgili etkinliklerin denetimini elinde tutan (kişi veya grup), elit.
soylu
sf. 1. Doğuştan veya hükümdar buyruğuyla, bazı ayrıcalıklara sahip olan ve özel unvanlar taşıyan (kimse), asaletli, asil: "Soylu kişidir, iyi bir öğrenim görmüştür, zekidir, yeteneklidir." -N. Cumalı. 2. İyi tanınmış, köklü bir aileden gelen (kimse), necip, kişizade, asil: "İzmir'in varlıklı ve soylu ailelerinden birinin tek erkek çocuğu." -T. Buğra. 3. Saygı uyandıran, yücelik taşıyan: "Japonların soylu ve çetin savaşçılık gururuna, bu eğiliş ağır geldi." -F. R. Atay. 4. Soyu iyi nitelikli olan, iyi cins soydan gelen (at vb.).
zengin
sf. 1. Parası, malı çok olan, varlıklı, fakir, yoksul karşıtı: "Şık, zengin, keyfi yerinde, yazı Avrupa'da ve kışı Beyrut'ta geçiren Suriyelilerden biri idi." -F. R. Atay. 2. Yararlı veya kendisinden beklenilen, istenilen nitelikleri çok olan: Zengin bir dil. Zengin bir kitaplık. Zengin bir anlatım. 3. Verimli: Zengin bir doğa. 4. Gösterişli: Zengin bir giysi.

"kibar" için örnek kullanımlar

Ayrıca daha az yer kaplayan bu bağlantı, kibar bir görünüme sahip.
In addition, in this connection, the much smaller, with a gentle look.
Kaynak: shiftdelete.net
Zarif, kibar, 2 katlı konaklama tesisleri kuracağız.
The elegant, polite, 2-storey accommodation facilities being set up.
Kaynak: timeturk.com
Verbeeck İngiliz işadamlarının kibar, esprili, uzun ve yakışıklı bulunduğunu kaydetti.
Verbeeck British businessmen, polite, witty, and handsome noted that long.
Kaynak: ntvmsnbc.com
Çocuğun sesi kötü müydü, değildi ve çok kibar bir çocuktu, ama birinci mi olmalıydı, kesinlikle hayır.
Was it bad child's voice, and it was not a very polite boy, but it should have been the first, absolutely not.
Kaynak: blog.milliyet.com.tr
(jū:kibar,nazik; dō:yol, öğreti : nezaket yolu) Japonya kaynaklı bir dövüş sanatı ve bir spor dalıdır. Judo, Jujutsu dan geliştirilmiş
Kaynak: Judo

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.