yetmek (nsz) 1. Bir gereksinimi karşılayacak, giderecek nicelikte olmak:
"Hasan'ın gücü yetse belki de dayak atacak." -H. E. Adıvar. 2.
(-e) Yeterli sebep olmak:
Bir sigara bir ormanı yakmaya yeter. 3. Kötü bir davranış, durum, tutum yeterli olmak, kâfi gelmek:
Bu zulüm artık yeter! 4.
(-e) mec. Başkasına gereksinim duymamak, kendine yeter olmak:
"Kendiyle dolu, kendine yeten, olgun ve aydın bir insanın değil bir günü, bazen bir saati bile yüz binlerce lira değerinde olabilir." -H. Taner. 5.
(-e) hlk. Bir yaşa erişmek, ulaşmak:
"At dört, kız on beşe yettiği zaman / Severim kır atı bir de güzeli." -Dadaloğlu. 6.
hlk. Olgunlaşmak.