arızi ne demek?
- 1 sözlük, 1 sonuç.Güncel Türkçe Sözlük
arızi anlamı
sf. (a:rızi:) esk. 1. Sonradan olan, dıştan gelen. 2. Geçici, eğreti: "Yoksa, arızi bir şeydir ihtiyarlık ve sonu gençliktir." -N. Hikmet.
sf. (a:rızi:) esk. 1. Sonradan olan, dıştan gelen. 2. Geçici, eğreti: "Yoksa, arızi bir şeydir ihtiyarlık ve sonu gençliktir." -N. Hikmet.
arızi eş anlamlısı
eğreti
sf. 1. Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, geçici, muvakkat: "O gün için oraya eğreti olarak getirilmişe benziyordu." -A. İlhan. 2. İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış olan: "Konuk kadının durgunluğu evdeki tedirginliktendi, iğne üstünde oturuyormuşçasına eğretiydi duruşu." -B. Günel. 3. Takma: Eğreti diş. Eğreti bacak. 4. Belli belirsiz. 5. Uyumsuz, yakışmamış. 6. zf. İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış bir biçimde: "Ayakları karada ama eğreti duruyorlar rıhtım taşları üzerinde." -Z. Selimoğlu. 7. zf. Üstünkörü, ciddiye almadan: "Her işi eğreti yapar oldun, her işi ucundan tutar oldun." -S. Ayverdi.
sf. 1. Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, geçici, muvakkat: "O gün için oraya eğreti olarak getirilmişe benziyordu." -A. İlhan. 2. İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış olan: "Konuk kadının durgunluğu evdeki tedirginliktendi, iğne üstünde oturuyormuşçasına eğretiydi duruşu." -B. Günel. 3. Takma: Eğreti diş. Eğreti bacak. 4. Belli belirsiz. 5. Uyumsuz, yakışmamış. 6. zf. İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış bir biçimde: "Ayakları karada ama eğreti duruyorlar rıhtım taşları üzerinde." -Z. Selimoğlu. 7. zf. Üstünkörü, ciddiye almadan: "Her işi eğreti yapar oldun, her işi ucundan tutar oldun." -S. Ayverdi.
geçici
sf. 1. Çok sürmeyen: "Bunu evvela gençliğe mahsus geçici bir heves zannettim." -P. Safa. 2. Kısa ve belli bir süre için olan, muvakkat, palyatif, kalıcı karşıtı: "Eğer yazmaktan para ve ün gibi iki geçici kıymet ve zevk elde edemezsem acaba yazı yazar mıydım?" -H. E. Adıvar. 3. Bulaşan, bulaşıcı. 4. is. Yaya, yoldan veya karşıdan karşıya geçen kimse, yolcu: "Onları sokakta gördüğünüz zaman adi bir geçiciden farklı bulmazsınız, sanırsınız ki bir yazıcı ticarethanesine gidiyor." -C. Şehabettin.
sf. 1. Çok sürmeyen: "Bunu evvela gençliğe mahsus geçici bir heves zannettim." -P. Safa. 2. Kısa ve belli bir süre için olan, muvakkat, palyatif, kalıcı karşıtı: "Eğer yazmaktan para ve ün gibi iki geçici kıymet ve zevk elde edemezsem acaba yazı yazar mıydım?" -H. E. Adıvar. 3. Bulaşan, bulaşıcı. 4. is. Yaya, yoldan veya karşıdan karşıya geçen kimse, yolcu: "Onları sokakta gördüğünüz zaman adi bir geçiciden farklı bulmazsınız, sanırsınız ki bir yazıcı ticarethanesine gidiyor." -C. Şehabettin.
"arızi" için örnek kullanımlar
Savaş ve çatışma durumu arızi ve geçici durumdur.
State of war and conflict, is incidental and temporary.
Kaynak: haber10.com1980'li yıllarda konan Kürtçe konuşma yasağı yine böyle geçici arızi uygulamalardır.
Again such a temporary ban on speaking Kurdish in the 1980s laid incidental applications.
Kaynak: yeniasir.com.trPazarlarımızın Japonya, Ukrayna, Çin gibi bazı ülkelerdeki arızi durumlara karşı korunmasız olduğunu gösteriyor.
Markets to Japan, Ukraine, in some countries such as China is vulnerable to accidental situations shows.
Kaynak: ekonomi.haber7.comAslında hayatın doğal akışı içersinde olsa ölümü de, doğumu da, hastalığı da normal kabul ediyoruz, ama arızi durumlarda, olağan üstü durumlarda da ayrıca yüreğimiz yanıyor.
In fact, even within the natural flow of life, death, birth, the disease also are considered normal, but occasional cases, in extreme cases also hearts on fire.
Kaynak: haberler.comBelirtilmediğinde genellikle namazın bozulduğu) gerekse arızi (değişikliğe uğrayan başka bir değişle; harften kalktığında harfin zatını
Kaynak: Tecvid
Kaynak: Tecvid
Yakın Kelimeler
Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
