kredi anlamı Fr.crédit
1. Borç ödemede güvenilir olma durumu, itibar. 2. Ödünç alınan veya verilen mal, para: § "
Sanki düşük faizle büyük miktar kredi istemeye geldim de…" -Adalet Ağaoğlu, Dar Zamanlar-3 Hayır, 114. § "
Onlara bol ve nefis mezeleriyle krediye içki veriyor." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 64. §
"Kendisi yalnız olduğu için bilhassa kredi ve mali itibar tarafına kuvvet verdi." -Necip Fazıl Kısakürek, İhtilal, 141. §
"Beyaz Hala'yla kısa bir konuşma sağlayacak köylüye İstanbul'da veya Ankara'da iş bulmak çocuklarını okutmak, bankalardan kredi almak, Meclis'e girmesini sağlayıp, bakanlarla görüştürmek vaatleri denendi." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 201. § "
Her kurulan ticari şirketin bir ucuyla siyasi nüfuza değdiğini söylemiş; banka, borsa, kredi Faaliyetlerinin gerisinde doymak bilmez bir sonradan görme oburluğunu bütün ülkeyi çıkarına işletmek için yeni düzenler kurduğunu anlatmaya gayret etmişti." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 332. 3.
mec. Güven, saygınlık, itibar: § "
Olanı biteni kapıcı karıya anlatırsa itibarını, kredisini arttıracak." -Ahmet Midhat Efendi, Diplomalı Kız, 70. § "
Kamil kredi istiyor ve burada kendisine itimadın hudutsuz olmasında ısrar ediyor." -Peyami Safa, Bir Akşamdı, 96. § "
İhtiyar diplomat, bir zaman köşesinde menkup yaşadıktan sonra, krediyi düzeltmiş..." -
Reşat Nuri Güntekin, Eski Hastalık, 118. § "
Bu izdivaç senin muhitteki kredini düşürmez mi?" -Peyami Safa, Sözde Kızlar, 95. §
"Kredi veya itibar denilen şeye pek ziyade güvenmemeli." - Ahmet Rasim, Şehir Mektupları, 210. § "
Bu hem İstanbul Ekonomi Bankasının kredisini yükseltir, hem şirketin. " -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 55. 4. Belli bir öğrenimin
Tamamlanması için öğrencilerden istenen her türlü kuramsal ve uygulamalı çalışmalar göz önünde tutularak, bir yarı yıl veya bir öğretim yılı okutulan herhangi bir dersin, okul pro
Gramı bütünlüğü içindeki değerini nicelik olarak gösteren birim.