kritik ne demek?
- 5 sözlük, 5 sonuç.BSTS / Metalbilim İşlem Terimleri Sözlüğü
kritik anlamı İng. critical
bakınız» dönüşül.
bakınız» dönüşül.
BSTS / Nükleer Enerji Terimleri Sözlüğü
kritik anlamı İng. critical Alm. kristisch Fr. critique
Çoğalma katsayısının (k) 1'e eşit olması. k=1
Çoğalma katsayısının (k) 1'e eşit olması. k=1
Güncel Türkçe Sözlük
kritik, -ği anlamı
is. 1. Eleştiri: "Ressam, boyacının kritiğini doğru bulmuş ve pırıltıları düzeltmiş." -N. Hikmet. 2. sf. Ciddi. 3. sf. mec. Nazik.
is. 1. Eleştiri: "Ressam, boyacının kritiğini doğru bulmuş ve pırıltıları düzeltmiş." -N. Hikmet. 2. sf. Ciddi. 3. sf. mec. Nazik.
Türkçe - İngilizce
kritik anlamı
sıfat
1) critical
2) crucial
3) climacteric
4) tight
5) supreme
isim
1) review
sıfat
1) critical
2) crucial
3) climacteric
4) tight
5) supreme
isim
1) review
Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü
kritik anlamı Fr.critique
1. Tehlikeli, endişe veren (durum): § "Bütün bunlar belki sıkıntılarımın başıydı, ilk kritikliydi." -Necip Fazıl Kısakürek, Cinnet Mustatili, 135. § "Hava sıcak, çok berbat, vaziyet pek kritik." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 121. 2. Eleştiri:§ "…yalnız tuvaletler ve dansların değil tavır ve hareketlerin de kritiğini yapar." -Reşat Nuri Güntekin, Eski Hastalık, 32. § "Zira, Fecr-i Ati'nin organı "Servet-i Fünun" dergisinin kritik ve polemik sütununu ben işgal etmekte idim." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 53. § "... ben şimdiden kritik etmiyorum..." -Peyami Safa, Bir Tereddüdün Romanı, 30. § "Fakat her gün hükûmeti kritik etmemek korkmamazlıktır!..." -Ahmet Rasim, Eşkâl-i Zaman, 34. 3. Eleştirmen.
1. Tehlikeli, endişe veren (durum): § "Bütün bunlar belki sıkıntılarımın başıydı, ilk kritikliydi." -Necip Fazıl Kısakürek, Cinnet Mustatili, 135. § "Hava sıcak, çok berbat, vaziyet pek kritik." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 121. 2. Eleştiri:§ "…yalnız tuvaletler ve dansların değil tavır ve hareketlerin de kritiğini yapar." -Reşat Nuri Güntekin, Eski Hastalık, 32. § "Zira, Fecr-i Ati'nin organı "Servet-i Fünun" dergisinin kritik ve polemik sütununu ben işgal etmekte idim." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 53. § "... ben şimdiden kritik etmiyorum..." -Peyami Safa, Bir Tereddüdün Romanı, 30. § "Fakat her gün hükûmeti kritik etmemek korkmamazlıktır!..." -Ahmet Rasim, Eşkâl-i Zaman, 34. 3. Eleştirmen.
kritik eş anlamlısı
ciddi
sf. (ciddi:) 1. Şaka olmayan, gerçek: "Kısa zamanda yarı şaka, yarı ciddi tenkit edecek kadar yakınlaşmışlardı." -T. Buğra. 2. Ağırbaşlı: "Ben onu pek ciddi bir genç olarak tanırım." -H. R. Gürpınar. 3. Titizlik gösterilen, önem verilen: "Bu dönemde yazara konu üzerinde vukuf, ciddi incelemeler şart koşulur." -H. Taner. 4. Tehlikeli, endişe veren, ağır, vahim, kritik: "Hastalığımızın oldukça ciddi olduğuna işaret etmekten kendimizi alamadık." -B. Felek. 5. Eğlendirme amacı gütmeyen. 6. Gülmeyen: "O ciddi bir tavırla mühim bir şey anlatmaya hazırlanmış gibiydi." -Y. K. Karaosmanoğlu. 7. Güvenilir, sağlam, önemli: "Ciddi bir gazetede genç bir muharririn şu sözleri beni hâlâ düşündürüyor." -O. S. Orhon. 8. zf. Önem vererek, gerçek olarak: Size bunu ciddi söylüyorum, yalan değil! 9. zf. Güvenilir biçimde: "Çok ciddi durunca mükemmel olduklarını sanıyorlar." -A. Kutlu.
sf. (ciddi:) 1. Şaka olmayan, gerçek: "Kısa zamanda yarı şaka, yarı ciddi tenkit edecek kadar yakınlaşmışlardı." -T. Buğra. 2. Ağırbaşlı: "Ben onu pek ciddi bir genç olarak tanırım." -H. R. Gürpınar. 3. Titizlik gösterilen, önem verilen: "Bu dönemde yazara konu üzerinde vukuf, ciddi incelemeler şart koşulur." -H. Taner. 4. Tehlikeli, endişe veren, ağır, vahim, kritik: "Hastalığımızın oldukça ciddi olduğuna işaret etmekten kendimizi alamadık." -B. Felek. 5. Eğlendirme amacı gütmeyen. 6. Gülmeyen: "O ciddi bir tavırla mühim bir şey anlatmaya hazırlanmış gibiydi." -Y. K. Karaosmanoğlu. 7. Güvenilir, sağlam, önemli: "Ciddi bir gazetede genç bir muharririn şu sözleri beni hâlâ düşündürüyor." -O. S. Orhon. 8. zf. Önem vererek, gerçek olarak: Size bunu ciddi söylüyorum, yalan değil! 9. zf. Güvenilir biçimde: "Çok ciddi durunca mükemmel olduklarını sanıyorlar." -A. Kutlu.
eleştiri
is. 1. Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit: "Fırkacılık, karşıya sövüp saymadan çamur atmadan çok önce hatta karşıyı eleştiriden önce, kendi ilke ve amaçlarını, uygulama yöntemlerini anlatmak olmalıydı." -T. Buğra. 2. ed. Bir edebiyat veya sanat eserini her yönüyle değerlendirerek anlaşılmasını sağlamak amacıyla yazılan yazı türü, tenkit, kritik. 3. fel. Özellikle bilginin temellerini ve doğruluk durumunu inceleme, sınama, yargılama: "Zengin seçenekleri dinlerken siz de muhayyilenizi, eleştiri bilincinizi bilemiş olurdunuz." -H. Taner.
is. 1. Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit: "Fırkacılık, karşıya sövüp saymadan çamur atmadan çok önce hatta karşıyı eleştiriden önce, kendi ilke ve amaçlarını, uygulama yöntemlerini anlatmak olmalıydı." -T. Buğra. 2. ed. Bir edebiyat veya sanat eserini her yönüyle değerlendirerek anlaşılmasını sağlamak amacıyla yazılan yazı türü, tenkit, kritik. 3. fel. Özellikle bilginin temellerini ve doğruluk durumunu inceleme, sınama, yargılama: "Zengin seçenekleri dinlerken siz de muhayyilenizi, eleştiri bilincinizi bilemiş olurdunuz." -H. Taner.
nazik
sf. (na:zik) 1. Başkalarına karşı saygılı davranan: "Seçilmişlik duygusu insanları birbirine yakınlaştırdığından içeride herkes birbirine karşı son derece nazikti." -E. Şafak. 2. İnce yapılı, narin: "Kadın fevkalade nazik ve güzel, çocuklar oya gibi idiler." -S. F. Abasıyanık. 3. Özen, dikkat gösterilmezse kırılabilen, bozulabilen, kötüleşebilen: Nazik bir bitki. 4. Gerekli önlemler alınmadığında daha kötü olan, kritik: "Şimdi devleti tehlikeden kurtaracak pek nazik zamandır." -A. Ş. Hisar. 5. Dikkat isteyen, özen gerektiren: "Rica ederim gülmeyiniz, iş pek naziktir, şaka götürmez." -H. R. Gürpınar.
sf. (na:zik) 1. Başkalarına karşı saygılı davranan: "Seçilmişlik duygusu insanları birbirine yakınlaştırdığından içeride herkes birbirine karşı son derece nazikti." -E. Şafak. 2. İnce yapılı, narin: "Kadın fevkalade nazik ve güzel, çocuklar oya gibi idiler." -S. F. Abasıyanık. 3. Özen, dikkat gösterilmezse kırılabilen, bozulabilen, kötüleşebilen: Nazik bir bitki. 4. Gerekli önlemler alınmadığında daha kötü olan, kritik: "Şimdi devleti tehlikeden kurtaracak pek nazik zamandır." -A. Ş. Hisar. 5. Dikkat isteyen, özen gerektiren: "Rica ederim gülmeyiniz, iş pek naziktir, şaka götürmez." -H. R. Gürpınar.
"kritik" için örnek kullanımlar
Ama öyle yerlerde öyle işler yapıyor ki kritik maçlarda can yakıyor.
But that's where the critical matches like doing things hurt.
Kaynak: hurriyet.com.trEskişehir Atatürk Stadı'nda bugün çok kritik bir 90 dakika oynanacak.
Eskisehir Ataturk Stadium today play a critical 90 minutes.
Kaynak: pirsushaber.com55'te ise Pukki'nin sert şutunu, Muslera çok kritik bir hamleyle kurtardı.
55, the Pukki'nin hard shots, Muslera saved a move is very critical.
Kaynak: gazetea24.comGaliba THY yönetimi, girilen kritik ayın son günlerinin geçmesini bekliyor.
I think TK management, entered the last days of the month expects critical.
Kaynak: ekonomi.haberturk.comKritik tehlikedeki türler (CR), neslinin tükenme riski had safhada olan türlerdir. (1528 hayvan, 1541 bitki ve 2 mantar) nesli kritik tehliklede.
Kaynak: Kritik tehlikedeki türler
Kaynak: Kritik tehlikedeki türler
Aerodinamik te, bir hava taşıtı nın kritik Mach sayısı kanattaki küçük bir bölge üzerindeki akışın ses hızına ulaştığı en küçük mach
Kaynak: Kritik Mach sayısı
Kaynak: Kritik Mach sayısı
En yüksek kritik ısı, zooloji de belli bir türe dahil pek çok bireyin organize edilmemiş hareketle karşılık vereceği, hayvanı olası ölümüne
Kaynak: En yüksek kritik ısı
Kaynak: En yüksek kritik ısı
OpenGL SC,( Open Graphics Library Safety Critical ), OpenGL 1.3 spesifikasyonunun değiştirilmesiyle, güvenlik-kritik yazılım sektöründe
Kaynak: OpenGL SC
Kaynak: OpenGL SC
Süperkritik akışkan, belirgin sıvı ve gaz fazının olmadığı kritik nokta nın üzerinde basınç ve sıcaklığa sahip madde. Katı ların içinde
Kaynak: Süperkritik akışkan
Kaynak: Süperkritik akışkan
Florida puması (Puma concolor coryi), kedigiller (Felidae) familyasından, kritik seviyede soyu tükenmekte olan bir puma alt tür ü.
Kaynak: Florida puması
Kaynak: Florida puması
Hiçbiri kritik tehlike altında değildir fakat 2 tür tehlike altındadır. 8 tanesi zarar görebilir, 4 tanesi de tehlike altına girmeye yakın
Kaynak: Almanya faunası
Kaynak: Almanya faunası
Merv savaşı - 2 Aralık 1510 yılında meydana gelen ve Safevi devleti nin Şeybani üzerinde kritik galibiyetiyle tamamlanmış savaş.
Kaynak: Merv Savaşı
Kaynak: Merv Savaşı
Curie sıcaklığı, ferromanyetik bir maddenin, kalıcı mıknatıslaığını yitirip paramanyetik hale geçtiği kritik sıcaklıktır. Curie
Kaynak: Curie sıcaklığı
Kaynak: Curie sıcaklığı
Toplam iç yasıma, ışığın kırılma indisi yüksek bir ortamdan düşük bir ortama geçerken kritik bir açıya eşit veya daha büyük bir açıda
Kaynak: Toplam iç yansıma
Kaynak: Toplam iç yansıma
Bu fonksiyonun çokkatlı üzerindeki kritik noktalarını inceleyerek ve başka hiçbir şeye bakmaksızın, çokkatlının türevli topolojik tüm
Kaynak: Morse kuramı
Kaynak: Morse kuramı
Bazı element ve alaşım lar belirli bir sıcaklık (Kritik sıcaklık :Tc) seviyesine veya o kritik sıcaklığın altına doğru soğutulduklarında
Kaynak: Süperiletken
Kaynak: Süperiletken
Örnekleme dağılımı ve kritik değer belirlenmesi : Hipotez sınaması problemi için değişkenin dağılımı ve örneklem hacminin büyüklüğü,
Kaynak: Tek anakütle ortalaması için parametrik hipotez sınaması
Kaynak: Tek anakütle ortalaması için parametrik hipotez sınaması
Pu-240 bulaşımından dolayı meydana gelen erken tetiklenme ve ani kritik için gerekli zaman sabitinin U-235'ten çok daha kısa olmasından
Kaynak: Nükleer silah yapımı
Kaynak: Nükleer silah yapımı
Yakın Kelimeler
Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
