kötü sf. 1. İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı:
"Hamakat, dalalet ve kötü niyetin bu kadarına söylenebilecek bir şey yoktur." -N. F. Kısakürek. 2. Zararlı, tehlikeli:
Kötü adam. 3. Korku, endişe veren:
"Yabancının bu kötü kastına yalnız azmimizle karşı koyduk." -R. E. Ünaydın. 4. Kaba ve kırıcı:
"Kızına söylemedik kötü lakırtı bırakmamış." -M. Ş. Esendal. 5. Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan. 6.
zf. Aşırı, çok:
Kız, oğlana kötü tutuldu. uğursuz sf. Kendinde uğursuzluk bulunan, yomsuz, kadersiz, meymenetsiz, menhus, musibet, meşum:
"Kendince uğursuz saydığı işlerden birini işlemiş olmasından korktu." -M. Ş. Esendal.
zavallı sf. (za'vallı) 1. Acınacak kadar kötü durumda bulunan:
"Zavallı hekim kendisine zorla yutturulan afyonların tesiriyle yığıldığı yerden bir daha kalkamadı." -N. F. Kısakürek. 2.
mec. Gücü bir şeye yetmeyen, âciz:
"Bunu idrak etmekten o kadar zavallı ve biçareydi ki." -A. H. Tanpınar.