Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

künh ne demek?

 - 2 sözlük, 2 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

künh anlamı
is. esk. Öz, kök, içyüz: "Bu şiirin künhü dimağla, gözle görülmez, yalnız kalple anlaşılır." -Y. K. Beyatlı.

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

künh + anlamı
< Ar.künh: öz; kök; içyüz

künh eş anlamlısı

içyüz
is. Herkesçe bilinmeyen, anlaşılmayan ve görünenden büsbütün başka olan neden veya nitelik, mahiyet, zamir (II), künh: "Bu işin içyüzünü dostlarımızın bize gösterdikleri telgraf haberlerinden yeter bir vuzuh ile öğrenmekte gecikmemiştik." -Y. K. Karaosmanoğlu.
kök
(I) is. 1. bit. b. Bitkileri toprağa bağlayan ve onların, topraktaki besi maddelerini emmesine yarayan klorofilsiz bölüm. 2. bit. b. Süsende olduğu gibi yer üstüne sap çıkaran çok yıllık yer altı gövdesi. 3. Bazı şeylerde dip bölüm: Diş kökü. 4. Sapıyla çıkarılan bitkilerde tane: Üç kök maydanoz. 5. mec. Dip, temel, esas: "Ta gölden başlayan tipi ve fırtına Şebben'in sıcak evini kökünden sarsıyordu." -H. E. Adıvar. 6. mec. Kaynak, köken: "Ölenle, son zamanları gevşeyen, azalan fakat kökleri mazinin sağlamlığı içinde kalan eski bir aşinalığım vardı." -A. Ş. Hisar. 7. mec. Bir kimseyi bir yere bağlayan manevi temel güçlerin bütünü. 8. db. Kelimenin her türlü ek çıkarıldıktan sonra kalan anlamlı bölümü: Yaptırmak kelimesinde kök, -yap bölümüdür. 9. kim. Olağan şartlarda çevresinden yalıtılamayan ancak birçok tepkimede nitelik değiştirmeden geçebilen atom kümesi. 10. mat. Denklemde bilinmeyenin yerine konulduğunda uygun düşen gerçek veya birleşik değer.
kök
(II) is. müz. 1. Sazı kurmaya yarayan burgu, kulak. 2. Sap.
öz
(I) is. 1. fel. Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı: "Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti." -H. Taner. 2. "Kendine, kendi kendini" anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz: Öz eleştiri, öz geçmiş, öz yönetim. 3. Bir şeyin en kuvvetli veya kıvamlı bölümü, hülasa, zübde, ekstre: Karaciğer özü. Meyve özü. Mısır özü. 4. Çıbanların içinde ölmüş dokudan oluşan irinle birlikte çıkan parça. 5. zm. Kendi, zat: "Bir od düştü yanar tatlı özüme / Dünya zindan görünüyor gözüme." -Karacaoğlan. 6. mec. Bir şeyin temel ögesi, künh, zübde: "Ortalıktaki krizi sebep gösteriyorlar ama asıl kriz şirketin kendi özünde." -A. Gündüz. 7. bit. b. Bitkilerin kök, gövde ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm: "Ağacın çürüğü özünden olur / Yiğidin iyisi sözünden olur" -Halk türküsü.
öz
(II) sf. 1. Kan bağı ile bağlı olan, üvey olmayan: "Size öz evladım gibi davranacağım." -A. Kulin. 2. İçine, arılığını, saflığını bozacak hiçbir şey karışmamış olan, saf, arı.
öz
(III) is. hlk. 1. Dere, çay. 2. Sulak, verimli yer.

Yakın Kelimeler

(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.