çeşit is. 1. Aynı türden olan şeylerin bazı özelliklerle ayrılan öbeklerinden her biri, tür, nev:
"Güçlüğün hiçbir çeşidinden yılmamak, dil arıtıcısı olmanın vazgeçilmez bir koşuludur." -N. Uygur. 2. Canlıların bölümlenmesinde, bireylerden oluşan, türden daha küçük birlik. 3.
sf. Türlü:
"Bu camilerin her biri başka planda başka çeşittir." -Y. K. Beyatlı.
takım is. 1. Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman. 2. Meslek, davranış, durum vb. yönlerden birbirine uyan kimselerin oluşturduğu topluluk:
"Memur takımından olduğumuzdan böyle evlerde oturamazdık, daha doğrusu alışkın değildik." -M. İzgü. 3. Görev bakımından birbirini tamamlayan kimselerin topluluğu, grup, ekip, trup:
Orta oyunu takımı. 4. Birbirini tamamlayan şeylerin tümü:
"Kadın kahve takımlarını alıp çıktı." -N. Cumalı. 5. Sigara ağızlığı. 6. Aşağılayıcı ve küçümseyici anlamda topluluk:
"Anlaşıldı, Sabit Bey ağabey takımı, Sinekli Bakkal Sokağı'ndan geçerken artık sağa sola bakmaz, kimseye omuz vurmaz oldu." -H. E. Adıvar. 7.
ask. Bölüğü oluşturan birliklerden her biri:
"Bu binayı merkez taburundan bir takım bekleyecek." -Ö. Seyfettin. 8.
biy. Canlıların bölümlendirilmesinde familya ile sınıf arasında yer alan, yakın benzerlikler gösteren organizmaların oluşturduğu birlik. 9.
sin. ve
TV Bir filmin çevriminde görüntüleri alma, aydınlatma, ses alma gibi belli başlı çalışmaları yapmak için gerekli en küçük teknikçiler topluluğu. 10.
sp. Bir oyunda sahaya çıkan belli kuruluşlara bağlı oyuncular topluluğundan her biri. 11.
sp. Birlikte oynayan, kazanmak için birlikte çalışan sporcu topluluğu.
ulam is. 1. Aralarında herhangi bir bakımdan ilgi veya benzerlik bulunan şeylerin tümü, makule, kategori:
"İnsan üstüne düşünenlerin hepsi, her iki ulamda da yetkinliğe az rastlandığı görüşünde birleşirler." -A. Erhat. 2.
fel. ve
man. Nesnel gerçekliğin ve bilginin en genel ve temel özelliklerini, ilişkilerini yansıtan temel kavramların her biri, nicelik, nitelik, bağıntı, makule, kategori.