maruzat anlamı is. (ma:ru:za:tı) Mevki, makam veya yaş bakımından büyük birine sunulan, bildirilen dilek veya bilgi, sunuş: Size maruzatım var.
maruzat eş anlamlısı
mevki is. (mevki:si) 1. Yer, mahal: "Gelibolu civarında Akbaş mevkisinde bir cephane deposu vardı." -Atatürk. 2. Makam: "... senelerce devletin yüksek mevkilerinde bulundu." -Y. K. Karaosmanoğlu. 3. Bazı ulaşım araçlarında yolculara veya tiyatro, sinema vb. yerlerde seyircilere sağlanan konfora ve bilet ücretlerine göre düzenlenmiş yer: "İkinci mevki sıralar oldukça dolmuş, localardan ise ancak bir ikisi tutulmuş." -M. Ş. Esendal. 4. Durum: "Hey Allah'ım! Ben ne müşkülatlı bir mevkide kalmışım şimdi" -O. C. Kaygılı.
sunuş is. 1. Sunma işi: "Bu röportajların özellikleri açı tazeliği, sunuş özelliği ve kıvrak mizahı idi." -H. Taner. 2. Büyüklere söylenilen söz, maruzat. 3. Ön söz.
"maruzat" için örnek kullanımlar
Yapısı değiştirilen yabancı kökenli sözcükler : mazeret → maruzat: "Söze 'Bir maruzatım var.' diyerek başladı.": sahil → sehil: "Yayldan Kaynak:Yenikaş, Aydıncık