sade sf. (sa:de) 1. Süsü, gösterişi olmayan, yalın, gösterişsiz:
"İki ufak çocuk konuşarak gidiyor; hâlleri o kadar sade, o kadar sevimli ki imrenmemek mümkün değil." -M. Ş. Esendal. 2. Şeker katılmamış (kahve):
Sade kahve. 3.
zf. (sa:'de) Yalnızca, yalnız, ancak, sadece:
"Hem düşünmeli ki insan kısmı sade para ile doymaz." -R. N. Güntekin. 4.
ed. Yalın, süssüz, anlaşılır olan (üslup, anlatım):
"Lirik şiir en halis şairlerin elinde gayet sadedir." -Y. K. Beyatlı.
yalın(II)
sf. 1. Gösterişsiz, süssüz, sade (söz, yazı). 2.
hlk. Çıplak, kınından çıkmış:
"Dışarıdan içeriye ellerinde yalın kasaturalarla polisler daldı." -E. E. Talu.