uydurma is. 1. Uydurmak işi. 2. Gerçek olmayan, gerçekmiş gibi gösterilen haber, asparagas. 3.
sf. Gerçek dışı, uydurulmuş olan, yalan, sahte, asılsız, düzme:
"Atatürk'ün Osmanlıcayı Türkçeleştirmek hususundaki güzel arzusunu bugünkü ‘uydurma dilcilik' gayretine alet etmişiz." -B. Felek. 4.
sf. Yeni bir biçim verilmiş:
"Ben babamın eskilerinden uydurma şeylerle giyiniyordum." -H. Z. Uşaklıgil.