kızgın sf. 1. Çok ısınmış, ısıtılmış veya kızdırılmış:
"Kızgın bir demire dökülen damla iz bırakmaz, buhar olur." -C. Meriç. 2. Eş arayan (hayvan):
Kızgın bir boğa. 3.
mec. Kızmış olan, öfkeli, mütehevvir:
"Bir gün odama kızgın bir ihtiyar girdi, elindeki bir tomar kâğıdı neredeyse fırlattı masama." -A. Kulin. 4.
mec. Kızışık, zorlu, sert, şiddetli.
öfkeli sf. 1. Öfkelenmiş, kızgın, hiddetli:
"Meydan okuyan öfkeli bekleyiş karşısında sustum." -H. E. Adıvar. 2.
zf. Öfkelenmiş, kızgın, hiddetli bir biçimde:
"Şarap kızılı vurmuş ablak yüzüyle öfkeli girdi içeri" -O. Kemal.