erişmek (-e) 1. Varılması zamana, emeğe bağlı olan veya uzakta bulunan bir amaca varmak, ulaşmak:
"Genç yaşında üne erişmiş, yönettiği oyunlar afişlerden inmemiş." -N. Cumalı. 2. Bir yere ulaşmak, varmak:
"Boyu bir elli beş olduğu için eli ancak on beşinci düğmeye erişebilmektedir." -H. Taner. 3.
(nsz) Bitkiler veya bunların ürünleri olgunlaşmak:
Yemişler bu yıl çabuk erişti. 4.
(nsz) Zaman gelip çatmak:
Vakit erişti. Bahar erişti. kavuşmak (-e) 1. Ayrı kalınan, sevilen bir kimseyle bir araya gelmek, onu yeniden görmek:
"Biz 1923'te bir Mustafa Kemal'e kavuşmasaydık, gelecek zamanlara doğru yollarımızı tıkayan aşılmaz setleri yıkamazdık." -F. R. Atay. 2. Yokluğu çekilen veya çok istenen bir şeye erişmek, onu elde etmek:
"Vakitsiz kötürümleşen ruh, onun mucizesiyle ısındı, kımıldandı, doğruldu; bir sağlığa kavuşuyordu." -R. E. Ünaydın. 3. Katılmak:
"Fırat ve Dicle gibi yan yana akıyorlar, sonra birbirine kavuşuyorlar." -Y. K. Beyatlı. 4.
(nsz) Bir araya gelmek, birleşmek:
Ceketin önü kavuşmuyor. 5.
(nsz) Güneş batmak. 6. Varmak, ulaşmak.