ekmek(I)
is. 1. Tahıl unundan yapılmış hamurun fırında, sacda veya tandırda pişirilmesiyle yapılan yiyecek, nan, nanıaziz:
"Odayı, tatlı, sıcak bir kızarmış ekmek kokusu bürümüş." -Y. Z. Ortaç. 2.
mec. İnsanı geçindirecek iş, kazanç:
"Biz iyi kötü tiyatroya bağlamışız ekmeğimizi." -N. Cumalı. 3.
hlk. Yemek, aş:
"Ekmeği bizde yiyelim mi? Allah ne verdiyse." -T. Buğra.
ekmek(II)
(-i) 1. Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek. 2. Toprağı ekip biçmek için kullanmak:
"Ancak senede otuz dönüm ekebiliyor." -M. Ş. Esendal. 3.
(-e) Serpmek:
Yemeğe biber ekmek. 4.
mec. Bir şeyin başlamasına yol açacak sebepleri hazırlamak:
Fesat tohumları ekenler... 5.
argo Birini uydurma bir sebeple bırakıp gitmek, savuşmak, atlatmak:
"Lale ile Günnur kendilerini ektiğim için müthiş içerlemişler." -H. Taner. 6.
argo Parayı boşuna harcamak, ziyan etmek. 7.
argo Yarışta geçmek.