sevmek (-i) 1. Sevgi ve bağlılık duymak:
"Çok az lakırtı söylediği için sevdiği arkadaşları bile kendisini iyice anlayamamışlardı." -Ö. Seyfettin. 2. Birine sevgiyle bağlanmak, gönül vermek:
"Ne kadınlar sevdim zaten yoktular / Böyle bir sevmek görülmemiştir." -A. İlhan. 3. Çok hoşlanmak:
"Bazıları entari üstüne kürk giymeyi daha çok severlerdi." -R. H. Karay. 4. Okşamak. 5. Yerini, şartlarını uygun bulmak:
Bu ağaç nemli ortamı sever. tutulmak (nsz) 1. Tutma işi yapılmak veya tutma işine konu olmak:
"Bir yazıhane kiralanmış, aylıkla bir otomobil tutulmuştu." -E. E. Talu. 2. Ay ve güneş tutulma olayına uğramak. 3. Ünlü olmak, meşhur olmak. 4. Tutuk duruma gelmek. 5. Kapatılmak, sarılmak:
"Kaçmayı düşündüklerinde sokağın iki çıkışının da tutulduğunu gördüler." -İ. O. Anar. 6. Bir organ veya bir şey hareket edemez olmak:
"Konuşmak için dilim, yazmak için kalemim tutuldu." -F. R. Atay. 7.
(-e) Birine tutkun olmak, sevmek. 8.
(-e) Bir işe veya birine canı sıkılmak:
"Sen filozof geçinen ukala bir adama benzersin. Bak, ben böyle şeylere fena tutulurum." -H. Taner. 9.
(-e) Yakalanmak:
"Hastalığa tutulduğu sıralarda bir sabun fabrikasında çalışıyordu." -N. Cumalı. 10.
sp. Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncu yakından izlenmek, tutulmak, markaja alınmak.