aşırma is. 1. Aşırmak işi:
"Hemen bir yolunu bulurlar yükü üstlerinden aşırmanın." -A. Ağaoğlu. 2.
mim. Yapı çatılarında uzun mertek, aşık. 3.
sf. Aşırılmış:
Aşırma bir eser. 4.
hlk. Küçük kazan, kova, bakraç. 5.
ed. Başkalarının yazılarından bölümler, dizeler alıp kendisininmiş gibi gösterme veya başkalarının konularını benimseyip değişik bir biçimde anlatma, intihal. 6.
huk. Özellikle para aşırma, aşırtı, ihtilas.
çalma is. 1. Çalmak işi:
"Kimsenin bilmediği bir havayı çalmaya başladılar." -H. F. Ozansoy. 2. Hırsızlık, sirkat:
"Rüyamıza kadar giren bu bahçeden elma çalmaya gidiyorduk." -B. R. Eyuboğlu. 3. Başa sarılan sarık. 4.
sf. Çalınmış:
Çalma mal. 5.
sf. Kakmalı olmayan, kalemle işlenmiş:
Çalma çiçekli bir gümüş vazo. 6.
hlk. Kibrit.