ılım
is. 1. İstek ve tutkularda ölçülü davranma erdemi, ölçülülük, itidal. 2. gök b. Gün tün eşitliği.

itidal
is. (i:tida:li) 1. Aşırı olmama durumu, ılımlılık, ölçülülük: "Onun her hissinde itidal vardı." -A. Ş. Hisar. 2. mec. Soğukkanlılık.

ölçülü
sf. 1. Ölçüsü alınmış, ölçülmüş. 2. Belirli bir ölçüde olan: Ölçülü faiz. 3. zf. Dikkatli, düşünerek: "Çok ölçülü konuşur ve onun etrafındaki lakırtıları muayyen bir dozu geçmezdi." -R. N. Güntekin. 4. mec. Ilımlı: "Rabia ile iki dansımda da gayet ölçülü, vakarlı hareket etmiştim." -R. H. Karay. 5. ed. Belli bir ölçüye göre düzenlenmiş olan (manzume, düz yazı), vezinli, mevzun: "... şiirleri, ölçülü, uyaklı sağlam şiirler." -N. Cumalı.

Klasisizm'in temel öğeleri kendi içinde soyluluk, akılcılık, uyum, açıklık, sınırlılık, evrensellik, idealizm, denge, ölçülülük, güzellik
Kaynak: Klasisizm

değerlendirme raporuna göre erişimin engellenmesi hem ölçülülük ilkesi hem de ceza sorumluluğun şahsiliği ilkesine aykırılıklar oluşturmaktadır.
Kaynak: YouTube'a Türkiye'den erişimin engellenmesi

Sonuçta ortaya çıkan uyum, ölçülülük ve güzellik izleyenlerin ruhunda ve zihinlerde kalıcı izler bırakacaktır. Japon Bayramları,
Kaynak: Japonya