atılım is. 1. Atılma işi. 2. İleri atılma. 3. Hızla ilerleme, hamle, savlet:
"Çocuklar her atılımını boşa çıkarıyor, onunla alay ediyorlar." -A. İlhan. 4. Sayı kazanmak amacıyla yapılan atılış, hücum. 5.
mec. Herhangi bir konuda ilerleme çabası, hamle.
cüretkâr sf. 1. Yürekli:
"Dün geceki oyunu orijinaldi; sürekli, cesurca, cüretkâr bir şeydi." -R. H. Karay. 2. Saygısız.
çevik sf. Kolaylık ve çabuklukla davranan, tetik, atik:
"Sofrada Atatürk'ün pek kuvvetli ve çevik birkaç arkadaşı vardı." -F. R. Atay.
geveze sf. 1. Çok konuşan, çenesi düşük, lafçı, lafazan, zevzek, lakırtı ebesi, ağız kavafı, lakırtı kavafı, çaçaron:
"Bir insanın geveze, hasis ve korkak olması kendisine yeter." -N. F. Kısakürek. 2.
mec. Sır saklamayan, boşboğaz.
hamle is. 1. İleri atılma, atılım, saldırış, savlet:
"Teşebbüs, hamle, gayret, aksiyon ne demektir, bu gözü dönmüş insanlardan öğrenmek lazım." -N. F. Kısakürek. 2. Satrançta ve damada taş sürme işi. 3.
sp. Atak (II).
hareketli sf. 1. Hareketi olan, yer değiştirebilen, devingen, müteharrik, mobilize. 2. Canlı, kıpırdak:
"Ben olsam daha hareketli birini seçerdim ama zevkine saygı gösteriyorum." -İ. O. Anar.
hücum is. (hücu:mu) 1. Saldırı:
"Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı / Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı." -Y. K. Beyatlı. 2. Üşüşme, bir yere toplanma. 3.
ünl. "İleri" anlamında kullanılan bir seslenme sözü. 4.
mec. Sert eleştiri:
Sözleri gazetelerin hücumuna yol açtı. 5.
sp. Gol atmak veya sayı kazanmak amacıyla yapılan akın, hamle.
saldırı is. Kötülük yapmak, yıpratmak amacıyla, bir kimseye karşı doğrudan doğruya silahlı veya silahsız bir eylemde bulunma, hücum, taarruz, tecavüz:
"Ancak delikanlı, kargının sapını yere gömüp ucunu ata doğrultarak hasmının saldırısını engelliyordu." -İ. O. Anar.