patron anlamı Fr.patron
1. Bir ticaret veya sanayi kurumunun sahibi, başı, işvereni: § "
Sonra patronunun ihtarı üzerine kalkıp gitmeye mecbur olmuşlar." -Peyami Safa, Din, İnkılap, İrtica, 96. § "
Patrondan yana mı patrona karşı mı duracaklarını; kendi iç dünyalarında ne için yanıp tutuşacaklarını yalnızca malzemeye bakarak bütünlüğü ile kavrayacağız."
-Adalet Ağaoğlu, Geçerken, 19. § "
Patronu durumunda bulunduğum "İkdam" gazetesinde Yahya Kemal'i buna benzer bir zorla çalışma azabına sokuşumu hatırlıyorum." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 120. § "
Üç gün evvel, gazetede patron Şeref Bey'le asabiyeci Nevzat Bey buluştular." -Necip Fazıl Kısakürek, Bir Adam Yaratmak, 92. § "…
sayarlar patronun avucuna…" -Elif Şafak, Mahrem, 11. §
"… patron elmayı istiyordu." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 18. § "
Değil gazete patronlarına, sanatçıları el üstünde tutan dergi sahiplerine bile kolay kolay yanaşamayanlardayım." -Nurullah Ataç, Dergilerde Deneme, 64. §
"Elbet ‘Filin Cilveleri'nden, onun da, ‘sevimli' patronu Colby'nin de önemli rolleri var…-Attila İlhan, Batının Deli Gömleği, 38. 2.
mec. Bir kuruluşta, bir iş yerinde makam bakımından yetkili kimse: § "
Ama Murat da, patron tavrını ömründe ilk kez-ve son kez-o anda takınmıştı…" -Adalet Ağaoğlu, Üç Beş Kişi, 48. § "
Tanrı hatun Atenea, her cihetten Atina şehrinin patronudur. Çünkü, bunun vücuduyla o beldenin mimarisi, usulce birbirine uygundur." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 180. § "
Bu onun doğrudan doğruya bir patrondan aldığı ilk haftalıktı." -Nazım Hikmet Ran, Kan Konuşmaz, 137. 3.
mec. Sözü geçen paralı kimse.