artmak(I)
is. hlk. Büyük heybe.
artmak(II)
(nsz) 1. Çoğalmak:
"O zaman bedava binme olasılığı artardı." -A. Kutlu. 2. Harcandıktan sonra bir miktar geri kalmak:
Kumaş arttı. Yemek arttı. 3. Değeri yükselmek, fazlalaşmak:
Arsa fiyatları arttı. çoğalmak (nsz) Azken çok olmak, çok duruma gelmek, artmak:
"Ansızın aşağıda ayak sesleri, uğultular çoğaldı." -Y. Z. Ortaç.
güçlenmek (nsz) Güçlü duruma gelmek, kuvvetlenmek.
sertleşmek (nsz) 1. Sert bir durum almak, katılaşmak:
"Yarı ağarmış yumuşak kumral sakal tersine dönerek diken gibi sertleşti." -R. N. Güntekin. 2. Gücü artmak, zorlu bir durum almak:
İklim sertleşti. 3.
mec. Bir kimsenin davranış veya sözleri sert, kırıcı olmak.