ağırlaşmak (nsz) 1. Ağır duruma gelmek. 2. Sıkıcı ve bunaltıcı bir durum almak. 3. Gökyüzü bulutlu ve karanlık, iç karartıcı bir hâl almak:
"Büsbütün ağırlaşmış bir hava içinde nerelerden geçtiğimizi artık fark etmiyorduk." -R. N. Güntekin. 4. Yavaşlamak:
"Artık yavaş yavaş göçüyor, boyu kısalıyor, teni sararıyor, hareketleri ağırlaşıyordu." -A. Ş. Hisar. 5. Gebe kadın doğurması yaklaşmak. 6. Yiyecek bozulmaya yüz tutmak:
Bu et yarına kalırsa ağırlaşır. 7. Organ görevini yapamaz duruma gelmek. 8.
mec. Ağırbaşlı olmak. 9.
mec. Güçleşmek, zorlaşmak:
Geçim şartları ağırlaştı. 10.
mec. Hasta tehlikeli duruma gelmek, fenalaşmak.